~AĞA SERİSİ 1 GÖNÜL ŞİFASI
Kalp yarası
Uykumdan sıçrayarak uyandım rüyamda annemi görmek içimi mutlu etsede uyandığımda yanımda olmaması beni sarsıyordu. Bir yıl olmuştu öleli ve o bir yılda hayatımda çok şey değişmişti.
Dayımın oğlu Azad onu seviyordum bir zamanlar fakat dayemin ölümü beni sebepsizce ondan uzaklaştırmış kalbimi soğutmuştu, kendime göre sebeplerim vardı elbette ama bunları dile getirmekten kaçınıyordum belkide.Saat sabahın 5.30'du. Çıplak ayaklarımı soğuk zemine koyup küçük camımın perdesini açtım ve yanındaki berjere oturdum. Güneş'in doğuşu Mezopotamya topraklarında ayrı güzeldi. Yarım saat sonra konağın yarısı uyanacak iki saat sonrada Konak tamamen uyanacaktı.
Kurallar vardı Mardin'de uymazsan şehir seni kendine kendine yutardı. Kurallara töre derdi bizimkiler. Devletten bağımsız küçük bir devlet gibiydiler. Ama hepsi devlet için bayrak için toprak için kendini seve seve feda ederlerdi.Ben Dilem Yıkılmaz. Yıkılmaz konağının en küçük ve tek kız üyesiydim. Herkesin üzerime titremesiyle geçen küçüklüğüm büyüdüğümde de devam etmişti. Bir ay önce mutfakta bıçakla elimi kestiğim için babam mutfağa inmemi yasaklamıştı.
Çınar Yıkılmaz.
Babam. Ağam.
İsmi gibi kalbimin çınarıydı kök salmıştı. Her küçük kız babasını severdi ama ben babamı çok daha fazla severdim. Babamı düşündükçe bile içim huzurla dolardı.
Oturduğum berjerin arkasında kitaplığım vardı yarım bıraktığım romanı alıp bir kaç sayfa okudum. Fazla okuyamazdım çünkü iş beklerdi. Annemin yokluğunda konak benim sorumluluğumdaydı tabiki en büyük abimin karısı Mizgin'de ilgileniyordu ama bana daha fazla iş düşüyordu.
Toplamda beş kardeştik.
Berzan, Murat, Cihan, Efe ağabeyim ve sonuncuları ise bendim.Kitap okumayı bırakıp odamdan çıkmaya karar verdim. Kahvaltıyı hazırlamaya yardımcı olmak istiyordum. Babam görse kızardı ama görmeyecekti. Babam bu saatlerde uyanıktı ama ağabeylerim ve babam her vakit namaz için kendimizin yaptırdığı camiye gidip ibadetlerini yaparlardı. O yüzden endişe etmeme gerek yoktu. Odamdan çıkıp mutfağa indim. Ayşe abla ve annesi Hüsniye teyze kahvaltıyı hazırlamaya başlamışlardı. "Rojbaş hanımlar."
İkisi kafasını kaldırıp bana bakıp gülümsediler. Hüsniye teyzem "Rojbaş güzel kızım. Yine erkencisin.""Valla dedim ki kendi kendime Yıkılmaz ailesi sabah kahvaltıda benim güzel mi güzel börekimden yesinlerde kendilerine gelsinler. Bu yüzden erken kalktım, yoksa biliyorsunuz hiç alışkın değil bünyem."
Ayşe abla seslice güldü. "Tabi tabi öyledir Dilem Xanım. "Ayşe abla aklına gelen ani dürtüyle annesine dönüp muzip şekilde güldü aklında bir şey vardı belli ki. "Anne bu kız daha bundan üç sene önce senin odanın kapısını her sabah 5'de çalıp kahvaltı için uyandırmıyor muydu ?"
Beni köşeye sıkıştıran Ayşe ablaya sahte kızgınlıkla baktım. "Hiç de bile ben aç olduğum için öyle yapıyordum."
Hüsniye teyze doğradığı sucuk bıçağını bırakıp iki elini havaya teslim oluyorum dercesine kaldırıp güldüm. "Valla beni işinize katmayın he."
Kıkırdadım, Hüsniye teyzemin yanına gidip yanağını sevmediğini bile bile sulu sulu öptüm. "Hümüş bana kıyamaz kuşuyum ben onun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNÜL ŞİFASI
General FictionMirhan ağa kaşlarını kaldırarak karısının saçını okşayarak kulak arkasına aldı. Karısının öpmekten şişen dudaklarına alayla sırıtıp burnunu çenesinin hizasından boynuna getirdi, karısını soludu uzun uzun. Ve dudaklarını pürüzsüz boyna bastırdığında...