KOLYEMirhan konuşmamıştı. Zaten konuşsa bile dinleyemeyecektim. Şaşkınlığından faydalanarak odadan çıkıp kapıyı arkamdan kapattım, akan göz yaşımı elimin tersiyle silip gülümsedim. Rahatlamıştım. İçimdekileri yüzüne dökünce içim az da olsa soğumuştu. Aşağıya inip Afrin'in yanına mutfağa girdim. Misafirler daha gelmemişti bu yüzden beraber salatayı yaptık. İki çeşit salata yapıyorduk. Kibar teyze masaya götürmem için elindeki iki tabağı bana uzattı. Tabakların içinde kızartılmış içli köfte vardı. Gülümseyerek iki tabağı alıp masaya götürüp bıraktım. Gül Xanım masanın eksiklerine bakıp kızı Roza'ya söylüyordu. Geri mutfağa gidip mezeleri ve salataları sırasıyla taşıyarak masaya yerleştirdik. Turşu kaselerinin içinde gördüğüm minik salatalık turşusunu hızla ağzıma atıp masaya koydum. Geri mutfağa girdiğimde Yaman ve Mirhan avluya çıkmışlardı. Mutfak camından baktığımda misafirlerin geldiğini gördüm. Gül Xanım'ın Urfa'daki akrabaları geliyordu. Kadınlara ve erkeklere ayrı masa kurulduğundan Mirhan ve Yaman gelenleri yan odaya aldı. Kadınlarda mutfağın karşısındaki odada yemek yiyecekti. Gelen kadınlara gülümseyerek sırasıyla ellerini öptüm. Gözleriyle beni süzerek Gül Xanım'a beğeni dolu bakışlar atıyorlardı.
Utançla kafamı eğip Roza ve Afrin'in yanında masaya oturdum. Yemekler yenilmiş, kahveler ve çaylar içilmişti. Yatılı kalacak misafirler yol yorgunu oldukları için odalarına çıkmışlardı. Afrin ve ben bulaşıklara yardım ederken Roza masaları siliyordum.
Afrin yorgunlukla hayıflandı. "Çok yoruldum yenge ya."
Islak elimi belime koyup boynumu arkaya atarak esnedim. "Bende öyle."
Roza elindeki toz bezini lavabonun içine fırlattı. "Geberdim ben." Afrin ve ben kıkırdadık. "Ya Roza bizde onu konuşuyorduk yengemle."
"Vallahi iki gün boyunca pestilimiz çıkacak benden söylemesi." Roza iki gün derken misafirlerin kalma süresinden bahsetiyordu.Elimdeki son bulaşık tabağı yıkayıp duruladım. "Benim işim bitti kızlar."
Afrin elindeki son bulaşığı yıkayarak konuştu. "Bizim de bitti yenge sen çık istersen.""Tamam. İyi geceler." diyerek ikisinide gülümseyip mutfaktan çıkarak merdivenleri tırmandım. Son kata geldiğimizde kapıyı açıp içeriye girdim. Mirhan yatakta üstü çıplak bir şekilde kafasının altına kolunu koymuş yatıyordu. Bakışlarımı kaçırarak giyinme odasına girdim ve üstümü değiştirerek saten pijama takımlarımı giyindim. Işıkları kapatıp yatağın boş kalan yanına gidip yorganın altına girdim. Çok yorulmuştum ve çok uykum vardı. Sırtımı Mirhan'a dönüp bir süre duvara bakıp düzenli nefes alış verişini dinledim. Sonra ise kendiliğinden gözlerim kapanmıştı.
Uykuya tam dalıyorken konağın dışından gelen silah sesleri ile sıçrayarak uyandım. Direk Mirhan'a döndüğümde uyuyor olduğunu görmem korkmama sebep olmuştu. Dışarda olan koşuşturmalara kulak verirken Mirhan'ı dürtmeye başladım. Silah sesleri ve bağırışlar artmıştı, tanıdık korumaların sesi duyulmaya başlamıştı. Mirhan'nın yanına iyice yanaşıp tam tekrardan dürtecekken bileğimi tutmasıyla yataktan doğrulması bir olmuştu."Ne var ?" Diye mırıldanınca cidden hiç bir şey duymadığını anladım. Dışarıdaki sesleri hala daha duymuyordu. Kulaklarına bakıp tıkaç takıp takmadığına iyice emin olduktan sonra gözlerine baktım. "Sesleri duymuyor musun ?"
Ciddileşti, kaşlarını çattı. "Ne sesi ?"
Dememe kalmadan bir adamın bağırması odanın içine kadar dolmuştu.
"Mirhan Ağa!"
Ses kesilir kesilmez silahlar sıkılmaya başlanmıştı. Mirhan kolumu tutup beni kendine çekti. "Sakın bu odadan çıkmıyorsun!" Kafamı korkarak salladım. Mirhan hızla kalkıp giyinme odasına girmiş üstüne beyaz bir gömlek alıp önünü ilikleyerek odadan çıkmıştı. Yatağın başlığına sırtımı dayayıp dizlerimi kendime çektim. Titriyordum. Silah kullanmayı az da olsa biliyordum ama bu korkmama engel değildi. Vurulduğum zamandan beridir, silah seslerine çok daha korkar olmuştum. Duyulan silah seslerine ve bağırışlara dayanmayarak ellerimin arasına aldığım yorganı sıkmaya başladım. Tanıdık olmayan sesler bağırıyordu. Konuşmalar boğuktu ama azda olsa anlaşılabiliyordu. Silah sesi kesilince konuşmalara daha net duyulmaya başlanmıştı. Mirhan sertçe bağırdı.
"Sen kim oluyorsun da benim konağımı basıyorsun lan! Ecdadını sikerim senin! Şimdi siktir git elimden bir kaza çıkmadan"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNÜL ŞİFASI
General FictionMirhan ağa kaşlarını kaldırarak karısının saçını okşayarak kulak arkasına aldı. Karısının öpmekten şişen dudaklarına alayla sırıtıp burnunu çenesinin hizasından boynuna getirdi, karısını soludu uzun uzun. Ve dudaklarını pürüzsüz boyna bastırdığında...