İTİRAFO malum günden sonra tam bir hafta geçmişti. Bayıldığımda yanına koşup gelen Rozerin ve kaynanam acilen konağa götürmüş ve doktoru çağırmışlardı. Doktor elimden bileğime doğru uzanan açık yaraya sayısını bilmediğim kadar çok dikiş atmış bir iki hafta sonra da dikişlerin alınması gerektiğini söylemişti. İki gün boyunca aralıksız uyumuştum. Uyandığımda sadece aşağıya yemek yemek için inmiştim. Diğer günler de benzeri olmuştu sırayla gelen yakın akrabaları ağırlamış gittiklerinde odama girip uyumuştum. Bu süre zarfında Mirhan ağa hiç konağa uğramamıştı. Hatta nerde olduğunu sadece Yaman biliyordu. Mehmet ağa bu olanlara fazla dayanamamış ve inzivaya çekilerek dağ evine dönmüştü. Gül Xanım ise bu sefer onunla gitmemişti.
Dolan bir haftanın ardından gözlerimi yeni sabaha açtım. Uykuyu çok seven bünyem vardı ve bıraksalar tüm gün uyuyabilirdim. Ayağa kalkıp kendimi sıcak suyun kollarına attım. Aklıma bazen düşen Mirhan ağa sayesinde huzursuzdum. Gül Xanım defalarca oğlunu aramış ama oğlu asla telefona dönmemişti. Narin'in yanındadır diye geçirdim içimden ve sertçe titredim.
Narin'e sinirli değildim ben kadere sinirliydim.Bu gün kızlarla beraber çarşıya çıkacaktık, gezecek ve yemeği dışarda yiyecektik. Duştan çıktığımda içime siyah iç çamaşırı takımı giydim. Üstüme siyah kolları daha bol gelen gömlek giydim altıma da siyah kumaş pantolon giymiştim. Gömleğin alt kısımlarını pantolonun içine soktum. Üstüme kendi valizimde gelen siyah uzun ve bol blazer ceket giymiştim. Üstümdeki kıyafetler zayıf olan bedenimi daha ince göstermişti. Aşırı resmî olsamda bu resmilik bana asi bir hava katmıştı. Saçlarımı kurutup jilet gibi düzleştirdim. Altın minik halka küpelerimi taktım. Gözlerime kahverengi göz kalemimi çekip yüzüme çok az fondöten sürdüm. Belirgin olan yüz hatlarımı daha gözler önüne çıkartmak için hafif bronzer sürdüm. Uzun kirpiklerime hafif rimel dokundurdum son olarak dudaklarıma kırmızının açık tonundaki ruju hafif hafif sürüp parmağımla dağıttım. Artık hazırdım.
Bir hafta sonunda asıl olması gerektiği Dilem aynanın karşısında bana göz kırpıyordu. Mirhan ağa cehennem ise benim de ondan arta kalır yanım yoktu. Kafamın üstüne şal almadan çıktım. Belki çıkarken alabilirdim. Konağın en üst katında sadece bir tane kocaman oda vardı ve o oda da ben yalnızdım. Ayağıma giydiğim minik topuklu botlarla inip mutfağa girdiğimde evin yardımcıları Kibar teyze ve Arjin ablaya selam vererek gülümsedim. "Rojbaş hanımlar."
Bana sıcacık gülümsediklerinde aynı şekilde günaydın dediler. Yanlarına gidip yardım edilecek bir şey olup olmadığını sordum. Mutfağın sıcaklığından terlediğim için ceketi çıkartıp sandalyenin üstüne koydum.
Arjin abla. "Dilem kuzum bu ne güzellik. Vallahi bir kadına siyah renk bu kadar yakışır mıydı bilmezdim ta ki senin üstünde görene kadar." Beğeniyle beni süzen bakışlarını utanarak kafamı eğmekle yetindim.
Kibar teyze "Mirhan ağamla çok benziyorsunuz gelin ağam!"İçimden geçen isimle titresemde belli etmeden kendi kendime söylendim. Adı batsın inşallah.
Mutfağa sırasıyla Afrin ve Rozerin indiğinde onlar benden farklı şekilde üstlerinde kiremit ve Zümrüt yeşili tonlarında elbise giymişlerdi. Afrin saçını maşalamış, Rozerin ise saçını balık sırtı örmüştü. Yanıma gelip gülümsediler. Rozerin ağzına attığı çeri domates ile gülerek konuştu. "Cenaze mi vardı gelin ağam!"
Dudağımı büzdüm. "Gerçekten öyle mi görünüyor ? Hemen gidip değiştireyim." dediğimde Afrin gülerek kolumdan tuttu. "Yenge şaka yapıyor. Bence fıstık gibi olmuşsun ben bayıldım. Tam bir Xanımağa stili."
Kıkırdadım. "Rozerin korkuttun beni!"
Rozerin gülümseyerek sarıldı. "Yengem çuval giyse bile güzel olur. Hem gerçekten çok güzel olmuşsun. Siyah sana çok yakışıyor, ama bordonun yerini tutamaz." dedi ve göz kırptı. Demek istediği şeyi anlayınca kafamı yere eğip kızaran yanaklarımı gizledim. Ve hep birlikte kahvaltı masasını kurduk. Gül Xanım ve Yaman'da inince kahvaltıya başlamıştık. Mutlu sayılırdım buradaki herkes beni seviyor bana bir gelin değilde evin kızı gibi davranıyorlardı. Yaman'ın kaçamak bakışlarını fark ettiğimde önüme bakıp tabağımla ilgilendim. Mirhan'a söyleyecekti büyük ihtimal. Kahvaltı bittiğinde ismi Behram olan adam Gül Xanım'ın emriyle bizi çarşıya kadar bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNÜL ŞİFASI
सामान्य साहित्यMirhan ağa kaşlarını kaldırarak karısının saçını okşayarak kulak arkasına aldı. Karısının öpmekten şişen dudaklarına alayla sırıtıp burnunu çenesinin hizasından boynuna getirdi, karısını soludu uzun uzun. Ve dudaklarını pürüzsüz boyna bastırdığında...