35. BÖLÜM: EMNİYETDAYANAMADIM. DAYANAMIYORUM... Bölüm attım; bunun karşılığını bol yorum ve oy ile bekliyorum bebişlerim🥹🥹🤗
Mirhan gece uyuyup uyanmış sonra geri uyumuştu. Göz ucuyla baktığımda tabletinden ve laptoundan bir şeyler araştırdığını görmüş, uykuma yenik düşerek uyumuştum.
Sabah ezanında kalkarak namaz kıldığını görünce bende kalkmış abdest almıştım. Beraber sabah namazını kıldıktan sonra ben uyurken o önündeki belgelere bakmaya devam etmişti. İş ile ilgili olduğunu düşünerek sorgulamadan uyumuştum.
Kendi kendime uyandığımda elim hemen yanıma gitmişti. Mirhan yanımda yoktu. Kafamı hemen kaldırıp bakmaya çalıştığımda teklim koltuğun üstünde uyuduğunu görmüştüm. Önündeki sehpasında açık olan laptopu gece boyu içtiği kahveleri ve kucağındaki belgeleriyle uyuya kalmıştı. Kaşlarımı çatarak onu izlemiştim. Hem yorgundu hem de uyumuyordu. Üstümdeki ince battaniyeyi kaldırarak ayaklarımı aşağıya sarkıttım. Hafif başım dönüyordu, ayaklarımı yere değdirince yatak başlığına tutunarak ayağa kalktığımda midem bulanmaya başlamıştı. Midem ağzıma gelirken seslice öğürerek banyoya yalpalayarak koştum. Mirhan öğürme sesimle gözlerini açar açmaz kalkarak arkamdan gelmişti.
Banyo kapısını açar açmaz klozetin kapağını kaldırarak kusmaya başladım. Mirhan yanıma gelerek saçlarımı arkaya aldığında ağlayarak kusuyordum. Midem çok fazla yanıyordu, kustukça daha fazla kusasım geliyordu. Bir süre sonra bu döngü kesilince dizlerim titrediği için Mirhan'a tutunmak için elimi uzattım. Mirhan bir eliyle elimi tutarken diğer eliyle belimi kavrayarak beni lavaboya yönlendirmişti. Suyu açtığında ellerimi soğuk suya sokarak yüzümü yıkayıp ağzımı çalkalamıştım. O acı tat hala daha ağzımın içindeyken midem bulanmaya devam ediyordu. Ağzımı uzun süre çalkalarken Mirhan telaşlı gözlerini üstümden eksik etmemişti. Suyu kapatıp biraz başımın dönmesinin geçmesini beklerken Mirhan, "Dilem iyi misin?" dedi telaşla.
"İyiyim." Dedim sadece iyi olacaktım.
Mirhan'ın koluna tutunarak içeriye doğru yürüdük. Yatağın üstüne yan yana oturduğumuzda omzum koluna değiyordu, hafifçe çökerek kafamı omzuna doğru yatırdım. Nefes nefeseydim, biraz böyle durarak soluklanmak istiyordum. Mirhan hiç sesini çıkartmadan beklemişti. Bir milim bile omzunu kıpırdatmadan rahatımı bozmamaya çalışmıştı.
On beş dakika boyunca kendimi toparlamayı bekleyerek öylece durdum kafam omzundayken. Hafifçe kafamı kaldırdığımda Mirhan yüzüme doğru gülümseyerek baktı. Hafifçe bende gülümsedim, elimi tutarak. "Bugünler hızlı geçecek." Dedi,
"Evet hızlı geçecek." Dedim bu gerçeğe sarılarak. Mirhan ile ayağa kalktık. Giyinme odasına giderken neden hazırlandığımızı biliyordum. Bugün önce hastaneye gidecektik sonra da bizim konağa gidecektik. Bugün düne göre daha az işim olacaktı. O yüzden rahat hissediyordum. Üstüme düşen görev sayısı azdı.
Giyinme odasına girdiğimizde kıyafetlerime bakarak ne giyeceğimi düşündüm. Beyazıt Çınar için hayır yemeği olacaktı, isim konacaktı, çocuk ilk doğunca burada altın takılırdı. Benim bildiğim kadarıyla bebek 40 günlük olduğunda mevlit okunurdu, bu yüzden bugün okunur muydu bilmiyordum. Üst taraftaki çekmeceye uzanamadığımda üstüne gömlek giyen Mirhan'a "Aşkım şu üst rafa uzanır mısın?"
Mirhan hemen yanıma gelerek, "Tamam aşkım." Dedi, üst taraftaki rafı açıp iğne oyalı şallara baktı. "Hangi renk giysem acaba..." Askıdaki kıyafetlerime bakarken "Krem renk giyeyim." Dedim sonra rafa uzanan Mirhan'a "Krem şalım olacaktı aşkım onu verir misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNÜL ŞİFASI
General FictionMirhan ağa kaşlarını kaldırarak karısının saçını okşayarak kulak arkasına aldı. Karısının öpmekten şişen dudaklarına alayla sırıtıp burnunu çenesinin hizasından boynuna getirdi, karısını soludu uzun uzun. Ve dudaklarını pürüzsüz boyna bastırdığında...