Herkese selam. Bölüm kısa oldu, ama olayların devamı için iki kısmı birleştiremezdim. Bu hafta iki bölüm atmayı planlıyorum.
Sıkı durun olayların fitilini ateşledim!!!
GÖNÜL ŞİFASI Dilem'in ağzından anlatıyorum sadece. Bu yüzden aşiret meselelerini İNTİKAM kitabımda anlatıyorum. Kitapların ikisini paralel okursanız aslında olayların ne kadar yakın olduğunu ve bazı kısımların birleşmek üzere olduğunu anlayabilirsiniz. Her bölümde yazdığım bir cümle veya geçen bir ismi bile ileride kullanırım unutmam. Atladığım hiç bir şey olmaz.
Ağa serisinin belirli kısmını bitirdikten sonra yazdığım bilim kurgu ve fantastik ağırlıklı kitaplarıma devam edeceğim onlara da bakmayı unutmayın.
*
Konakta güzel bir hava hakimdi, akşama Ayşe ablanın istemesi vardı. Babamın evine geleli bir hafta olmuştu ve bu bir hafta bana bir ömür gibi gelmişti. Mirhan bu sürede bir defa Mardin'e gelmiş sonra hemen geri gitmişti. Her gün telefonla konuşuyor olsak da özlüyordum onu.
Sabah uyanıp kahvaltı yapmış ve hazırlıklara başlamıştık, konağın avlusunda olacaktı. Hem isteme hem de nişan. Bu yüzden konağın avlusunu süslemesi için organizasyon ekini çağırtmıştık.
Bu yapılanları, hazırlıkları asla kıskanmıyordum. Ama buruk hissediyordum ve sürekli hayal etmeden duramıyordum. Birbirimizi severek evlenseydik ne olurdu diye düşünüp duruyordum. Başlarda Mirhan kardeşinin kaçmasını bana yüklemiş canımı çok yakmıştı, ama düzelmiş gibiydi artık. Hele o Narin meselesi...
Düşündükçe görüntüsü aklıma geldikçe midem bulanıyordu. O kolye konusunda bana söyledikleri hala daha sinirimi bozmaya yetiyordu.Hızla kafamı salladım insan temizlik yaptıkça saçma sapan düşünmeden olmuyordu. Sabah kahvaltıda fazla yemek yiyememiştim ve şimdi de ister istemez acıkmıştım. Salonun tozunu alıp mutfağa indim Sanavber'i gördükçe telefon konuşması ve döl tutmuyor cümlesi aklıma geliyor sinirden köpürüyordum.
Aşağıya inip çikolata kavanozunu elime alıp kaşıkladım. Reglim yakın olmalıydı. Hamilelik konusunu kafamdan yolladım, daha yeni evliydik bir yıl olmamıştı bile. Çikolata kavanozunu kaşıklayarak yedim ve içimdeki istek geçince kapağını kapatarak kaldırdım.
Bir bardak soğuk suyu kafama dikip temizliğe kaldığım yerden devam etmiştim. Yarın artık Hükümsüz konağına gidecektim bir iki güne kadar da Mirhan gelecekti.Salonun temizliğini bitirip dinlenmek için koltuğa oturup soluklandım. Salonu evlenmeden öncede hep ben temizlerdim. Televizyon ünitesinde duran çerçevelerin içindeki fotoğrafları bakıp hem temizlik yapıyor hem de ağlıyordum. Bugün birazcık ağlamıştım. Annemi gerçekten çok özlemiştim, varlığının ne kadar büyük nimet olduğunu daha iyi anlamıştım. Kendime söz verdim Mirhan ile artık kavga etmemeye özen gösterecektim, çünkü bazen söylediğim bazı cümleler en olmadık zamanda aklımıza gelip canımızı yakıyordu bunun olmaması için tek çözüm minimum kavgaydı.
Telefonumu çıkartıp onu aradım, sonuna kadar çalıp açmayınca endişelenmeden edemedim. Ama sonra aşiret meseleleri diye boş verdim.
Salondan çıkarak akşam için hazırlanmak için odama girdim ilk önce ılık suda duş aldıktan sonra çıkıp saçlarımı kuruttum. Vücudumu kremledim, çamaşırlarımı giydim. Akşam için giyeceğim şey hazırdı, krem rengi uzun kalem etek üstüne yine aynı renk keten gömlek. Saçlarımın uçlarına maşa yapıp sonra kıyafetleri giydim saat akşam olmuştu bile birazdan misafirler gelmeye başlardı. Yüzüme hafiften uzak makyaj yapıp dudaklarımı nemlendirdim. Hazır olduğumda telefonumla aynada kendi fotoğrafımı çekip aşağıya indim, fotoğrafı Mirhan'a gönderme isteğiyle tutuşsam da boş verdim. Aşağıya indiğimde gelen kız tarafını ağırladım. Ayşe ablanın kuzenleriyle koyu sohbete tutulup salona gittik, Ayşe abla salonda hazırlanıyordu. Sabahtan beri kuaför ile meşgul olduğundan yanına uğrayamamıştım. Kızlarla beraber salon kapısını çalıp içeriye girdiğimizde Ayşe abla ve yanındaki iki kızı görmüştüm. Kızlardan birisinin sırtı dönüktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNÜL ŞİFASI
General FictionMirhan ağa kaşlarını kaldırarak karısının saçını okşayarak kulak arkasına aldı. Karısının öpmekten şişen dudaklarına alayla sırıtıp burnunu çenesinin hizasından boynuna getirdi, karısını soludu uzun uzun. Ve dudaklarını pürüzsüz boyna bastırdığında...