Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak.
Unutma : aynı gökyüzü altında bir direniştir yaşamak.
Biraz daha sabır,
biraz daha inat. Kapısının arkasında bekleyen ölüm değil,
hayat...Yağmur yağıyordu. Gecenin geç saatlerinde başlayan yağmur gün boyu durmamıştı. Mardin'in havası gün boyu kapalıydı. Güneş sanki bugün doğmamıştı. Dünya sanki bugün dönmeyi unutmuştu.
İçimde büyük bir kuşku yatıyordu sabahtan beridir. Mirhan gece geldikten kısa bir süre sonra yağmur başlamıştı asla kesilmemiş ve asla yağması azalmamıştı. Düğünün iptal edilmesi için teklif götürülmüş fakat kız evinin yoğun ısrarıyla ret edilmişti.
Yanımda oturan Mirhan'ın zaten tuttuğum kolunu daha sıkı tuttum. Gergin hissediyordum ve içimde nedense kötü bir his vardı. Mirhan ise benim aksime gayet rahattı. Babasına bir şey söyledikten sonra kolumu tutan elinin üstüne elini koydu sonra kaşlarını çatarak yüzüme dönerek elini alnıma değdirdi. "Ateşin var Dilem!" sesi panik içindeydi.
Elim direk yanaklarıma gitti mırıldandım, "Farkında değilim." Mirhan bir anda ayağa kalkıp bileğimden tutarak beni de kaldırdı ve yürütmeye başladı. Çok fazla ateşim yok gibiydi, değil mi ? Yoksa ben mi hissetmiyordum, olabilirdi.
Odamıza çıktık. Mirhan tekrar elini alnıma bastırdı ve giderek komodinin çekmecelerini karıştırdı. Çıkardığı hapın kutusunu açıp bir tane avcuna aldı komodinin üstündeki şişeden bardağa su doldurarak yatakta oturduğum tarafa gelerek bana uzattı. Hapı içtikten sonra bardağı elimden aldı. "Biraz uyu istersen." gözlerine baktım. "Uyumak istemiyorum."
Yanıma oturup elimi tuttu, "Kendine niye dikkat etmiyorsun Dilem ?"
"Sadece biraz ateşim var."
"Hasta olamazsın."
Kaşlarım çatıldı, "Neden ?"
Yüzüme döndü saçlarımı kulak arkası yaptı, "Çünkü ben öyle istiyorum." kaşlarım havalandı hemen. "Herkes hasta olur Mirhan."
"Sen herkes değilsin."
İçimdekini itiraf ettim, "İçimde kötü bir his var Mirhan."
"Havadandır güzelim." Haklıydı ama içimdeki hissi de küçümseyemezdim.
Kafamı sallamakla yetinerek boyun eğdim ve saatler böylece geçti. Ateşim yarım saat içinde kendiliğinden düşmüş olsa da Mirhan saat başı kontrol etmeyi ihmal etmedi. Yemekler yendi, gelen misafirler ağırlandı. Yağmurun şiddetli yağmasına rağmen güzel bir hava hakimdi konağın içinde.
Saat ilerleyince Mirhan ile izin isteyerek odamıza çıktık ve giyinmeye başladık. Mirhan'ın aldığı dizlerimde biten siyah elbiseyi giyip hafif makyaj yaparak hazırlandım. Hazır olduğumda elime sadece yüzük taktım. Mirhan'da hazır olduğunda aşağıya indik. Yağmur hala daha yağdığı için Mirhan şemsiye tutuyordu bende yerin ıslaklığından kayıp düşmemek için koluna girmiştim. Arabalara binip düğünün yapılacağı mekana doğru yol almaya başladık.
Mirhan arabada bu havada düğün yapıldığı için söylenirken düğünün yapılacağı yere varmıştık. Arabayı park edip indiğimizde Mirhan gelerek elimi tuttu ve beraber yürümeye başladık. Yürüyerek içeriye girdik, Mirhan arkadaşlarının yanına gitmeden kulağıma eğilerek konuştu. "Eğer kendini kötü hissedersen hemen gideriz." itiraz etmek için cevap vereceğim sırada beni dinlemeden göz kırparak gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNÜL ŞİFASI
Fiction généraleMirhan ağa kaşlarını kaldırarak karısının saçını okşayarak kulak arkasına aldı. Karısının öpmekten şişen dudaklarına alayla sırıtıp burnunu çenesinin hizasından boynuna getirdi, karısını soludu uzun uzun. Ve dudaklarını pürüzsüz boyna bastırdığında...