27.BÖLÜM: HER ZERRENE.

4K 158 22
                                    




SELAM. 

Her hafta bir bölüm sözüm devam ediyorrr. Oylarınızı ve yorumlarınızı merak ediyorum. Ağa serisi İNTİKAM'I okumayı unutmayın!!! 

İnstagram: nasuende




***





Uçağa biner binmez uyumuştum. Bu süreçte arabadayken ya da uçağı beklerken ufak tefek şeylerden konuşmuştuk. Aç mısın ? Susadın mı ? Gibi basit sorular sormuştu. 

Geniş deri koltuğa uçak kalktıktan sonra bağdaş kurarak kafamı geriye doğru yaslayıp uyudum. Bursa ve İstanbul arası çok yakın olduğu için ben uykuya tam dalamadan uçak inişe geçmişti. Esneyerek kalktım, yürüdük. Uçaktan çıkıp havalimanın içinde bavulumu aldı Mirhan. Havalimanından çıktığımızda sadece Mirhan'ı takip ediyordum. Gözleriyle araba arıyordu herhalde düşünürken, düşündüğüm gibi olmuştu. Saat gece yarısıydı. En son baktığımda 02.30'du şimdi kesin 03.30'dur diye düşündüm. 

Mirhan arabayı bulunca oraya doğru yürümeye başladı. Beyaz BMW model Jeep'di. Kiraladığını düşünmüştüm ama aklıma Mirhan'ın sürekli İstanbul'a gidip geldiği geldi. Kesin burada ki arabasıdır diye düşündüm. Arabaya Mirhan'dan önce binmiştim. O bavulumu bagaja koyup geri dönmüştü. Gözümün ucuyla yüzüne baktığımda ne bir sersemlik ne de bir uykusuzluk belirtisi vardı. Göz ucuyla bakıp daha sonra önüme dönmüştüm. Mirhan arabayı çalıştırıp sürmeye başlamıştı. Saat çok geç olduğu için yollarda arabalar çok fazla yoktu. İstanbul'a daha önce yine lise gezisiyle gelmiştim. Ama üniversiteye gitmeden önce gelip uzunca  bir süre kalıp her yeri gezmiştim. Kaybolmayacak kadar biliyor sayılırdım. Yani gezilmesi gereken yerleri gezmiştim. 

Araba hızla ilerlerken kafamı koltuğa yaslayarak camdan geçtiğimiz yerleri izliyordum. Tüm uykum dağılmıştı. "Daha çok var mı ?" diye sordum. Bu gece ilk defa ben bir soru sormuştum. 

Gülümsediğini hissedebiliyordum. Çok fazla kin tutamamak Mirhan'a karşı sadece başkalarına çok pis kin tutabilirdim. "Sayılır." dedi. 

Ben cevap vermeyince o sordu "Uykun mu geldi ?"

"Hayır. Aksine uykum kaçtı." Döndüm. Artık sadece önüme bakıyordum. 

"Yemek yiyelim mi ?" diye sorduğunda afallayarak ona döndüm. "Gece gece ?" 

"Ne olacak ki ? Bir çorba içeriz." Çorba içmeyi pek sevmezdim ama teklifi cezbediciydi. Hayır tabi ki de teklifi o yaptığı için cezbedici gelmiyordu. 

"Olur." dediğimde gülümseyişini izledim. Şu an gözüme çok masum gelmişti. Keşke hep böyle masum masum sırıtsaydı. 

Göz göze geldiğimizde geri önüme döndüm ve eşofman cebime koyduğum telefonumu çıkartarak biraz telefonumla vakit geçirdim. Keşke bunu yapmasaydım çünkü uykum iyice dağılmıştı. Telefonu kapatıp geri önüme döndüğümde arabayı sola doğru döndürdü sonra on beş dakika daha gittikten sonra arabayı durdurdu. "İstanbul'un sokak yemeklerinin tadını en iyi gece bu saatlerde alırsın." Kemerini çözdü. "Çok yedin galiba." dedim. Kapıyı açarken güldü. Kemerimi çıkartıp telefonumu elime alarak çıktım. "Evet." dedi. İstanbul'da okuduğunu unutmuştum. Arabanın etrafından dönerek yanıma geldi, yan yana yürüyeceğimizi sanırken eliyle elimi tutarak birleştirdi. Kaşlarımı çatarak yüzüne baktığım. "Ne ?! Karımın elini tutamaz mıyım ?" 

GÖNÜL ŞİFASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin