0.6

8.8K 998 1.4K
                                    

Abiyeler, simli topuzlar hazır mı

***

"Lipbalm! Lipbalm!"

Felix elindeki lipbalm ile evin içinde koşturarak Seungmin'in odasına giderken içeri girdiği gibi kendini hızla Changbin'in üstüne atmış, Changbin düşmesin diye onu tutarken Felix ona öpücük atarak diğerlerinin yanına geçmişti.

"Buldum lipbalmı!" deyip Seungmin'in önüne geldi ve yükselerek arkadaşının dudaklarına sürmeye başladı. Jisung da kenarda Hyunjin'in saçlarını örerken Changbin aynanın karşısına geçip kravatını takmış bağlamaya çalışmıştı.

Hepsi sabah erkenden kalkıp Seungmin'in evine gelmişler hazırlanmaya başlamışlardı. "Hyunjin dur bir ya!" deyip onun omuzuna vurdu Jisung ve bacaklarının arasında yerde oturan Hyunjin'in omuzuna vurup inlemesini umursamadan saçlarını daha sıkı tuttu.

Sözde sıkı örgü isteyen oydu ama yine rahat durmayan da oydu.

"Acıdı!"

"Rahat dur!"

"Lenslerim nerede?" dedi Seungmin. Gözündeki gözlükleri çıkarıp kenara bırakırken Changbin'in uzattığı lensleri gözüne takmış birkaç kere kırpıştırıp alışmayı beklemişti.

Birazdan annesi onunla konuşmaya gelirdi bunu biliyordu bu yüzden ondan önce eli telefonuna giderken "Gelirim beş dakikaya," deyip yanlarından ayrılmış ve arka bahçeye çıkıp Chan'ın numarasını tıklamıştı.

Saniyeler içinde yanıtlanması ile "Günaydın," dedi konuşmaya girerek. Chan önündeki Minho'yu ittiği gibi kravatını genişletti ve kenara geçti. "Günaydın. Uyandım, alarmlar için teşekkürler yoksa cidden uyuyakalacaktım."

Seungmin bununla gülüp rica etmiş ve kenardaki sandalyeye oturmuştu. "Hazır mısın seni yıkmayı çalışanları alt etmeye?"

"Elbette," dedi Chan öz güvenli bir şekilde. Dün gece uzun uzadıya tüm başına gelenleri düşünmüş ve düşüncelerini toparlamıştı. Artık daha rahat hissediyordu.

Kıkırdadı. "Ee, okulu dondurma işini düşündün mü?"

"Ya yürü git." Seungmin de gülüp onu reddederken karşılıklı bir kahkaha atmışlardı. Chan ciddi ciddi çok bıktıysa okulu dondurmasını kendisinin ona bakacağını söylüyordu.

"Chan!" diye bağırdı Minho üst kattan başını uzatıp. "Gelsene!"

"Ya git!" deyip başını kaldırarak bağırdı Chan. Seungmin bununla güldü. "Minho'nun senle alıp veremediği ne?"

"Uyuz herifin teki. İşi gücü yok benimle uğraşıyor işte." Ekledi. "Seungmin, cidden düğün kıyafeti olarak beyaz mı giyiyoruz biz ya?"

Üzerindeki kıyafet beyazdı, aynısı Seungmin'de de vardı. Beyaz giymeye alışık değildi, Chan'a göre siyah rengi ile tüm hayatını geçirebilirdi. Seungmin "Bir saat dayan," demiş Chan ise onu düzeltmişti. "O düğünden net iki saatten aşağıya çıkmayız biz."

Düğünden sonra da garip durmasın diye kendi arkadaşları ile aralarında bir eğlence düzenlemişlerdi. En azından o zaman rahat kıyafetler ile olacaktı, bu şimdilik Chan'ın tek tesellisiydi.

Seungmin "Dayanırsın," deyip dalga geçmiş ve sanki karşısındaymış gibi yumruğunu kaldırmıştı. "Fighting Chan!"

Chan güldü. "Fighting!"

Telefonları kapattıkları gibi ikisi de içeri geçerlerken Chan ona kravat takmaya çalışan Minho'yu yatağa fırlatmış yanlarına gelen Jeongin'e bırakmıştı kendini. Jeongin abisine makyaj yaparken Minho bacak bacak üstüne attı.

cheer up, seungchan ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin