Oyuna kaldıkları yerden devam ederlerken Chan ve Minho kavga ede ede vakit harcamışlar, en son Minho "Adi herif!" diyerek karşı takıma geçmişti. Seungmin kahkaha atıp onun yerine sağ arka köşeye geçti.
Chan da kuzenine dil çıkarıp zevkle sırıtmış, oyuna başlamak için hazırlanmışlardı.
"Chan," dedi Seungmin arkadan seslenip, yanına ilerledi. "Arabanın anahtarı nerede, hırkamı alacağım üşüdüm."
"Arabaya kadar gitmene gerek yok," deyip kendi üstündeki hırkayı çıkarıp özenle Seungmin'e giydirdi Chan. "Ben üşümüyorum." diyerek fermuarı yarıya kadar çekti.
Seungmin anında burnuna dolan koku ile gülümsemiş, "Teşekkür ederim bebeğim." deyip Chan'ın yanağını öptükten sonra yerine geçmişti. Chan aldığı hitapla hem şaşırıp hem de güldü.
Oyuna başladıklarında şimdi eşine sürekli dokunan Jungwoo olmadığı için daha rahat oynuyor, odağı da toptaydı. "Ben de!" diye bağırıp topa vurdu Seungmin, onu karşıya gönderdiğinde Minho ustaca karşılamış, geri yollamıştı.
Chan şokla bağırdı. "Madem böyle marifetlerin vardı niye bu takımda kullanmadın it herif!"
Minho dudaklarını büzdü. "Sana gıcığım ondan."
Felix kahkaha attı. "Ben de!" Manşetle topu sektirmiş, arkasından gelen Changbin de zıplayarak topu karşıya atmıştı.
Uzunca bir süre eğlenerek oynarlarken bir süre sonra ilk çıkan Chan'dı, Minho da onun çıktığını görünce fırsattan istifade eşitliği bahane ederek çıkmış, ilerleyip çardakta oturan kuzeninin dizine yatmıştı.
"Seungmin'den hoşlanıyorsun." dedi yalnız kaldıkları için rahatça.
Chan güldü, ileride oyun oynayan Seungmin'e bakmış, kafasını sallamıştı. "Hoşlanmak az kalıyor, onu seviyorum." Ekledi. "Sanki böyle hiç başta oyun yokmuş, evlenmek istemişiz ve evlenmişiz gibi. Bilmiyorum, hangi ara onu sevmeye başladım, hangi ara boşanmayı kafamdan attım bilmiyorum ama inkar etmeyeceğim, onu seviyorum."
Minho sırıttı. "O da seni seviyor, olmuşsunuz siz. Hyunjin'e karşı biz gerçekten evliyiz demesinden belli. Bence, benzer yaralara sahip olmanızın payı çok bunda."
"Belki de öyle cidden," dedi düşünerek. Benzer yaralarıydı onları birbirine en çok çeken çünkü öyle birbirlerini anlıyor, ona göre hareket ediyorlardı.
Gülerek kuzenine baktı. "Senin flörtün vardı bir ara, ona ne oldu?"
Minho iç çekti, bir yandan Chan'a söyleyememek onu sıkıntıya sokuyordu ama şu an da hazır hissettiği söylenemezdi. "Var hala," deyip gözlerini kapattı. "Sevgili gibiyiz, öyle."
"Adı ne?"
"Chan," Seungmin yanlarına geldiğinde Minho ona içten bir teşekkür ederek anında yanlarından kaçmış, Chan ise sanki az önce soru soran o değilmiş gibi unutarak Seungmin'e bakmıştı. "Hım?"
"Telefonumu tutar mısın? İki kere düştü ve üçüncüye yaşayacağını sanmıyorum."
Lafının sonuna doğru gülmüş, kaşlarını kaldırmıştı. "Bak, Jungwoo bir şey yapmadı. Demek ki çizgisini bilen bir insanmış."
Chan dudaklarını büzdü. "Bu yine de eşimi kıskanmama engel değil."
Seungmin kahkaha atarak telefonunu onun eline tutuşturdu. "Ben kaçtım," deyip koşarak geri gitmişti. Chan ofladı, onlar bir süre daha oynarken en son saat epeyce geç olurken Seungmin'i elinden tutup sürükleye sürükleye arabaya bindirmiş, Seungmin onun çocuk gibi haline gülmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cheer up, seungchan ✓
Fanfictionöyle kolay aşık olmam ama senin ayrı bi' havan var. | mpreg!