"Jeongin buraya gel!"
Jeongin, alt kattan duyduğu bağırış ile titrerken "Ge-geliyorum!" diye seslenmiş, korkuyla aynadan kendi haline bakmıştı. Kulağındaki telefon çalarken sonunda gelen pürüzlü bir "Jeongin?" sesi ile abisinin telefonunu açan Seungmin'i böldü.
"Seungmin lütfen abimi de alıp bize gelin hemen, lütfen, Seungmin lütfen çabuk gelin."
Seungmin telaşla yataktan doğruldu. "Jeongin ağlıyor nusun? O sesin ne, Tanrım neler oluyor?"
"Abimi de alıp gel lütfen! Lütfen!"
Telefonu hızla kapatarak aşağı inmiş salonda ayakta duran Minho'nun yanına geçmişti, Minho ona gözlerini bir kere kırpıp açarak iyi olduğunu belli etmeye çalışırken annesi onlara baktı.
"Çıldıracağım! O haliniz neydi sizin, siz ne yaptığınızın farkında mısınız! Kuzensiniz siz!"
"An-anne," diye böldü lafını. Şu kuzen lafından nefret ettiği kadar başka hiçbir şeyden nefret etmiyordu, Minho'ya olan hislerini de bunca zaman sözde kuzenler diye bastırmaya çalışmıştı ama biliyordu onlar kuzen değildi. Bir kere anneleri gerçek kardeş değildi.
"Kes sesini!"
Minho dahil oldu. "Ona bağırmaya hakkın yok teyze."
Korkuyla yerinde zıplayan Jeongin'in elini tutup onu arkasına almış "Kızacaksanız bana kızın," demişti. "Büyük olan benim. Ne zırvalayacaksanız zırvalayın, bizim kuzen olmadığımızı bizden daha iyi siz biliyorsunuz."
Babası bağırdı. "Bu ilişkiyi kimse duymayacak, ayırın o ellerinizi! Kimse duymayacak ve siz de bu saatten sonra asla görüşmeyeceksiniz, asla! Kuzen dedik, evimize aldık olana bak!"
"Ya hayır ya!"
Jeongin ağlayarak bağırırken Minho ona dönerek elini yanağına atacaktı ki eli aniden bir darbe alarak teyzesi tarafından indirilmiş, sinirle kadına dönüp kendini tutamadan bağırmıştı. "Teyze!"
"Dokunma çocuğuma!"
Hızla Jeongin'i Minho'nun elinden alıp arkasına çekerken "Anne bırak!" diyen Jeongin ağlayarak neredeyse yalvaracak duruma gelmiş, hıçkırmıştı. "Bunda yanlış bir şey yok ki."
"Sen hiç konuşma Jeongin!" dedi babası. "Seni evin önünde kuzeninle öpüşürken yakaladık ne diyorsun sen! Yok, bu saatten sonra sana dışarı çıkmak da yok, Minho, sen, özellikle sen bir daha bu eve girmeyeceksin!"
"Bal gibi de gireceğim!" deyip adama diklendi Minho. "Bunamayı kesin artık! Chan'a hayatı zehir ettiniz, Jeongin'e etmeyin! Onu seviyorum, onu deli gibi seviyorum ve bırakmaya da niyetim yok."
Sözleri bir anda yüzüne inen sert tokatla kesildi, Jeongin şokla bağırıp ona ilerleyecekken annesi tarafından tutulmuş, Minho yana dönen başı ile derin bir nefes vermişti sakin kalmak için ama imkansızdı.
Onları deli gibi çalan kapı böldü, Jeongin kolunu annesinden kurtardığı gibi koşarak kapıya gitmiş, açtığı gibi de onu kolları arasına alan Chan'a sarılmıştı.
"Ne oluyor burada?" diyerek içeri girdi Chan arkasındaki Seungmin ile. "O sesler ne, gecenin bu saatinde bu çocuk niye ağlıyor!"
Seungmin kapıyı kapatıp bağıran Chan ile yutkunmuştu. Üçü salona geçerlerken "Sen buraya nasıl geldin?" diyen annesi ona baktı.
"Eve gelirken size mi soracağım?" dedi Chan. Ağlayan Jeongin'e, konuşmayan Minho'ya baktı. "Jeongin'i niye ağlattınız dedim size."
"Jeongin, Jeongin diye gezerken biricik kardeşinin yediği boklardan haberin var mı senin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cheer up, seungchan ✓
Fanfictionöyle kolay aşık olmam ama senin ayrı bi' havan var. | mpreg!