Pazartesi günü Chan ve Seungmin evin içinde aynı anda fakat farklı yerlerde yankılanan alarmlarla beraber kalkarlarken Chan göz devirip duşa girmiş ve kendini suyun altına atmıştı.
Evde geçirdiği iki gün güzeldi ve şimdi şirkete gitmek mi, acilen kusması gereken konular vardı. Banyodan çıkması ile beraber Seungmin'in kaldığı yatak odasına girip dolaptan kendine bir kumaş pantolon ve tişört çıkarıp üzerine geçirmiş ardından da aşağı inip mutfaktaki Seungmin'in yanına varmıştı.
"Günaydın," deyip ağzına bir parça salatalık attığı zaman Seungmin ona gülerek elindeki tabağı ada tezgaha bıraktı. "Günaydın. Sana sıkıntı olmazsa beni okula bırakır mısın?"
"Olur tabii," dedi Chan reddetmeden. "Öğleden önce olan her dersinde seni bırakabilirim, bana sıkıntı olmaz."
"Öyleyse. "
Seungmin kendi ders programını telefonundan açıp Chan'a vererek hazırladığı kahveleri almaya giderken Chan da merakla onun ders programına bakmış çarşamba günü hariç her gün onu bırakabileceğini fark etmişti.
Çocuğun uzattığı kahveyi teşekkür ederek aldıktan sonra telefonu ona geri verdi. "Tamamdır o zaman, çarşamba günü hariç her gün bırakabilirim."
"Güzel." dedi Seungmin keyifle. Otobüs bekleme işkencesine sadece bir gün katlanmak ona fazlasıyla mutluluk vermişti. Beraber kahvaltı ettikten sonra Chan masayı toplamış bu sırada da Seungmin üst kata çıkıp çantasını hazırlamıştı.
Yan yana evden çıktıktan sonra Chan park yerinden arabayı çıkartırken durması ile beraber Seungmin onun tarafına geçip açık camdan içeri eğildi. "Yokuşun başında elinde kamera ile duran kişinin bizle ilgilenme olasılığı?"
"Yüzde doksan sekiz," diyen Chan ile beraber güldü. "İkisi nereden gitti?"
"Bir fotoğrafçı ile aynı mahallede oturuyor olabiliriz."
İkili buna gülmüşler sonra da Seungmin Chan'ın yanağından makas aldığı gibi camdan geri çekilerek arabanın etrafında dolaşmaya başlamıştı. Chan gülmüş fakat aynı zamanda şok olmuş bir ifadeyle ona bakarken Seungmin arabaya bindiği gibi çantasını arka koltuğa bıraktı.
"Demek öyle," dedi Chan kıkırdayıp. Arabayı çalıştırıp sokaktan uzaklaştırırken Seungmin bir şey dememiş uzanıp şarkı açmıştı. Onunla eş zamanlı olarak Chan da camları açarken aklına gelen şeyle "Ceketim!" demişti ki Seungmin iç çekti.
"Ben aldım."
Eli ile arkayı işaret ettiği zaman Chan arkaya kısa bir bakış attı ve gördüğü ceketle rahat bir nefes verdi. "Teşekkür ederim," dediği zaman Seungmin elini uzatarak onun saçlarını karıştırmış "Ne yapacağız senin şu alıklığını?" diye sormuştu.
Chan güldü. "Hiç bilmiyorum."
Yanlarından geçtikleri kafelere baktı. "İstediğin bir şey var mı?"
"Şimdilik hayır. Büyük bir ihtimalle çıkışta uğrarım buraya. Sen peki, şirketten kaçta çıkıyorsun?"
"Beş de. Altı, altıya çeyrek kala da evde olurum diye düşünüyorum."
"Güzel o zaman."
Bu laftan yaklaşık yarım saat sonra Chan arabayı yavaşça tıp fakültesinin önüne çekerken birkaç göz onlara dönmüştü bile. Seungmin ona baktı. "Bugün için önemli bir şeyler var mı?"
"Sabah birkaç projeyi kontrol etmem gerekiyor. Öğleden sonra da katılmam gereken birkaç toplantı var. Bir de sunumum var."
"Belleği aldın mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cheer up, seungchan ✓
Fanfictionöyle kolay aşık olmam ama senin ayrı bi' havan var. | mpreg!