Gecenin bir yarısı duştan çıkan ikili yatağa ilerlerken Seungmin çarşafları söküp makineye atmış, Chan da yeni çarşafları serip yatağa uzanmıştı. Birkaç dakika sonra da yanına gelen eşi yatağa uzanmış, onu kendine çekmişti.
"Yarın mezuniyetim var ama biz gecenin köründe seviştik, bravo bize." deyip güldü Seungmin.
Chan ona kıkırdadı. "Beni yoldan çıkaran sendin hiç masum ayağına yatma, eğer uslu uslu film izleseydin şu an uyuyor olurduk."
Dudaklarını büzdü. "İftira, ben asla masumum demedim."
Hızla uzanıp dudaklarını Chan'ın dudaklarına bastırarak bir öpücük çalmış sonra da başını kendi yastığına koyarak hissettiği soğukluk ile gülmüştü. Yaz mevsimi geldi geleli soğuk yastık ve çarşaf hep favorisi olacaktı.
Gözlerini kapatmıştı ki geri açarak "Ben bir bebeğime bakayım," diyerek yataktan fırlamış hızlı adımlarla odadan çıkıp Jiwon'un odasına ilerlemişti. Yatağında mışıl mışıl uyuyan oğluna bakıp güldü ve içi rahatlarken geri dönüp Chan'ın kolları arasına girdi, evlerinde bir tehlike olmadığını bildiği halde onun için endişelenmekten alamıyordu kendini.
Chan saçlarını öptü. "İyi geceler bebeğim."
Seungmin gülümseyerek tek bacağını üstüne atmış, "İyi geceler," demişti. Öğleye kadar güzel bir uyku çekerken onları uyandıran şey yatağından fırlayıp odalarına gelen ve üstlerine atlayan oğluydu.
"Baba! Baba! Uyanın artık, sıkıldım!"
Chan tek gözünü açıp uykulu uykulu üstüne oturan çocuğuna baktı, bileğinden tuttuğu gibi kendine çekip "Sen de uyu bizimle," deyip onu aralarına yatırarak sarmış, Jiwon ise çığlık atarak kaçmıştı. "Hayır! Uyanın hadi!"
Gözündeki gözlükleri düzeltti.
Chan iç çekti. "Yemin ederim küçük Seungmin ya."
Gözlerini açtı. "Hayır tek sorun amcan olacak o hayırsızdan ses tellerini alman." Yatakta doğrulup "Babayı uyandırmayalım," diyerek oğlunu kucağına almış banyoya götürmüştü.
Jiwon "Ben yıkadım yüzümü," diyerek gururla gülümseyince Chan ona kıkırdadı, burnuna vurdu. "Aferin sana şebek."
Kendi yüzünü yıkamış, Jiwon ile ikisi beraber aşağı inmişlerdi. Yeşil pijamaları içinde evde dolaşan oğluna baktı kahvaltı hazırlarken, daha doğduğu günü hatırlıyordu, elini tutuşunu ama şimdi kocaman olmuş, bilmiş bilmiş konuşuyor, Seungmin gibi sürekli gözlükleri ile oynuyordu.
Chan ona baktığında tek gördüğü şey eşinin junior versiyonuydu.
Jiwon salonda uzanmış, çizgifilm izlerken "Şşt," diye seslendi. "Babaya yardım etmek yok mu?"
"I, ıh. Haftada bir yayınlanan bölüm var, onu izlemem lazım."
İç çekti. "Küçükken böyle değildin sen."
"Hala küçüğüm."
Dudaklarını büzdü, cevap vermedi. Bazen Jiwon'a cevap vermemek güzel bir yöntem oluyordu, o kahvaltıyı kurmuş sonra da oğlunu Seungmin'i kaldırması için yukarı postalamıştı. Anında koşarak merdivenlerden çıkan küçük gözden kaybolurken Chan kendine bir sandalye çekip kahvesini eline aldı.
Kahvesini içtiği vakit gözleri merdivene gitti, güldü.
Birbirinin tamamen aynısı olan iki kişi şu anda aşağı iniyordu. Dağınık kahve saçları, gözlerinde gözlükleri, benzer düğmeli gecelikleri, el ele tutuşmuş aşağı inerlerken Chan kıkırdadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cheer up, seungchan ✓
Fanfictionöyle kolay aşık olmam ama senin ayrı bi' havan var. | mpreg!