Kapıdaki görevlinin yanına gidip buluşacakları adamların isimlerini verdiler. Garsonun eşliğinde kendilerini bekleyen adamların yanına gittiler. İki adam şık ortama uygun olarak giyinmiş onları bekliyordu. İlk anda her birinin yüzü gülümsemeye başladı. Mail yolu ile çok yol kat etmişlerdi fakat ilk defa görüşmenin merakı, heyecanı vardı her birinin üzerinde. Emre profesyonelliğini kullanarak hemen devreye girdi. Tek kelime atlamadan arada köprü görevini görüyordu. Görüntüsü ve ortam hâkimiyeti ile yabancıların da dikkatini çekmişti. Korhan göz temasını kesmeden konuştuğu için adamların her mimiğine dikkat ediyordu. Genç olanın gözlerini Emre'den çekmemesi de dikkatinden kaçmadı. Her ne kadar dillerini bilmese de adamın jest ve mimiklerinden arada Emre'ye iltifat ettiğini anladı. Emre hiç birini tercüme etmemişti fakat olması gerektiği kadar samimi tebessüm gönderip gözlerini adamdan çekiyordu.
"Bizim için özel bir mönü hazırlattıklarını söylediler"
"Tamam, ne yiyecekmişiz?"
"Ayıp olur diye sormadım"
"Karşındaki adama ne sorsan ayıp olmaz Emre"
"O ne demek şimdi?"
"Birazdan içine düşecek"
Emre, Korhan'ın fark ettiğini anlamamıştı. İdare etmeye çalışıyordu. Kendisi de adamın arsız bakışları ve arada kelimelerin arasına sokuşturduğu talepleri oldukça rahatsız ediciydi. Huzursuzca yerinde kıpırdandı. "Sana öyle gelmiş" diye kaçamak bir cevap verdi. Korhan dönüp gözlerinin içine baktı.
"Emin misin Emre?"
Kadın en saf bakışları ile gözlerini kırpıştırdı. Korhan bu bakışlara hayrandı. Çok nadir, çaresizlik anında sadece böyle bakıyordu. İçinde biriken sinir bir anda yumuşak bir pamuğa dönüştü.
"Durumu idare edebilirim. Sınırı aşamaz nasıl olsa. Yanımda sen varsın"
"Evet, ben varım ama fark etmesem söylemeyecektin. Rahatsız olduğun ne olursa olsun bilmek istiyorum Emre"
Emre tatlı bir gülüşle başını salladı. İş ile ilgili görüşmelere geri döndüler. İki tane garson ellerinde tabaklarla yanlarına geldi. Büyük servis tabakları önlerine konuldu. Korhan tabağına baktığı anda midesinde bir kasılma hissetti. Başını Emre'ye çevirmişti ama gözleri hala tabağındaydı. Ne olduğunu biliyordu ama bir umut ışığı ile yalan da olsa başka bir yemek olduğunu duymak istedi.
"Emre... Bu ne?"
"Escargot... Kısaca senin şom ağzın canım"
O sondaki canım kelimesi hiç sevgi içerikli bir vurgu ile söylenmemişti. Daha çok ağzının ta orta yerine... Anlamı taşıyordu.
"Yemek zorunda mıyım?"
"İster seve seve ister..." dedikten sonra kaşlarını kaldırıp Korhan'a baktı. Emre de halinden memnun değildi. Salyangoz yeme ne isteği ne de merakı vardı. Adamlar buyurun diyerek yemeğe başladılar. Korhan önce nasıl yediklerine baktı. Sonra onlar gibi tabağının yanında duran aleti kullanarak bir tanesini ağzına attı. Bir eli ile ağzını kapatmış duruyordu. Emre merakla yüzüne baktı. Yaşlı adam nasıl bulduklarını sormuştu. Korhan'ın acı çeker ifadesini saklamaya çalıştığını görebiliyordu.
"Korhan... Nasıldı?"
"Bilmiyorum... Çiğnemeden yuttum. Midem ömrüm boyunca beni affetmeyecek"
"Bende mi öyle yapsam?"
"Tabağımda daha dört tane daha hayvan var Emre"
"Hatır için çiğ tavuk yenir"
"Tavuk... Sümüklü böcek değil"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİME PEMBE KATTIM (Tamamlandı)
RomanceDüz bir çizgide giden hayat sıkıcı olurdu. Bu söze istinaden Volkan hayatı boyunca sıkılacak zaman bulamadı çünkü ne çıktığı ne de indiği yokuş bitti. Omzundaki tozları silkeleyip önüne bakmayı tercih etti. Aşkın her halini sevdi ama bir gün karşısı...