Bir önceki günü sakinlikle tamamlamışlardı. Sabah erkenden kalkan Korhan kendini dinç hissediyordu. Yatakta gerinip beş dakika yatak keyfi yaptı. Bu beş dakika gün içinde en çok sevdiği andı. Pikesini üzerinden atıp mayosunu giydi. Etrafa sessizlik hâkim olunca o da ortama ayak uydurdu. Tüm kamaraların kapısı açıktı. Emre'nin de uyanmış olduğunu anladı ta ki güvertenin koltuğunda uyuyan kızı görünceye kadar. Yine bacaklarını karnına çekmiş, ellerini bacak arasına yerleştirmiş uyuyordu. Bir kıza bir de kenarda duran polar örtüye baktı. Üzerini örtmesi gerektiğini hissediyor ama bir yandan da Emre'nin bunu istemediğini öğrenmişti. Yine de şansını en azından bir defa denemek istedi. Örtüyü alıp yavaşça üzerine örttü. Tepki gelmeyince gülümsedi fakat tam geriye bir adım atmıştı ki bir bacak darbesi ile örtü yeri boyladı. Dudak bükerek baktı. Elini uzatıp yavaşça koluna dokunduğunda kızın teni buz gibiydi. Örtüyü alıp tekrar üzerine örttü. Bu defa karar değiştirip inat edecekti. Emre örtüyü attığı gibi kalktı. Gözleri uyumaktan şişmişti. Kıvırcık saçları dağılmıştı. Kızgın bakışlarla etrafına baktı. Karşısında kollarını bağlamış kendisine bakan adamı görünce sinirini üzerine boşalttı.
"Ya ne diye üstümü örtüp duruyorsun?"
"Pek sabah insanı değiliz anlaşılan. Ayrıca buz gibi olmuştun"
"Sende sıcaktan bayıltayım mı dedin?"
"Hayır, ısın istedim"
Emre ayağa kalkıp kızgın bakışlarını bir kez daha gönderdikten sonra tshirtünü çıkartıp denize inen platforma indi ve balıklama suya atladı. Korhan hayretle arkasından bakıyordu. Platforma inip daldığı sudan çıkmasını bekledi. Kız başını sudan çıkarttı.
"Su nasıl?"
"Biraz serin"
"Soğuğu hissedebiliyorsun yani"
"Tabii ki hissediyorum sadece üzerimi örtmeyi sevmiyorum"
Korhan suya dalıp kızın yanından çıktı. Tüm vücudu titreme ile sarsılmıştı. Bir ara kalbinin duracağını bile düşündü.
"Senin sensörlerin arızalı. Su bildiğin soğuk"
"Yüzersen ısınırsın" diyen kız hızla kulaç atmaya başladı. Korhan da başını iki yana sallayıp onu takip etti. Gerçekten de yüzdükçe ısındılar. Yaklaşık yarım saat suda kaldıktan sonra girdikleri alandan önce Korhan çıktı. Elini Emre'ye uzattı ve kız bileğini kavradığı anda yukarı çekti. Emre resmen havalanarak çıkmıştı. Korhan kurulanırken Emre saçına havlu sarmakla yetindi.
"Tost?"
"Olur"
Mutfağa gidip dört tane tost ve çay yapıp geri geldi. Ön tarafta serdiklerin havlu üzerinde yemeği tercih ettiler. Bitirdikten sonra da tabak ve bardakları kenara koyup uzandılar. Soğuk sudan sonra güneş içlerini ısıttı. Korhan başını çevirip biraz uzağında yatan kıza baktı. Kahverengi bikinisi, açık kumral saçları, deri bileklikleri, kulağında üç tane küpesi vardı. Gamsız, rahat bir hali vardı. Her zaman mı böyle yoksa buraya özel mi merak etti.
"Kaç dil biliyorsun?"
"Üç buçuk... İngilizce, Fransızca, İspanyolca ve yarım Almanca"
"O niye yarım?"
"Diğerleri kadar iyi değil. Tam çeviri yapamıyorum"
"Dil merakın nereden geliyor?"
"Annemle babam öğretmen. Babam İngilizce öğretmeniydi, annemde edebiyat. Yani kendi dilime hâkimiyetim annemden, yabancı dil de babamdan geliyor. Sonra diğerleri sırayla kendiliğinden gelince mesleğimin ne olacağı belli oldu. Aslında beni amcam ve yengem büyüttü. Olcay ile arka arkaya doğduk. Annem çalıştığı için doğum izni bittiğinde yengem ben bakarım demiş. Yakın da oturuyorlardı. Bu nedenle Olcay ile kardeş gibiyiz. Çoğu zaman ayrılmak istemezdik ve geceleri de onlarla kalırdım. Yengemin emeği çoktur üzerimde"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİME PEMBE KATTIM (Tamamlandı)
RomansaDüz bir çizgide giden hayat sıkıcı olurdu. Bu söze istinaden Volkan hayatı boyunca sıkılacak zaman bulamadı çünkü ne çıktığı ne de indiği yokuş bitti. Omzundaki tozları silkeleyip önüne bakmayı tercih etti. Aşkın her halini sevdi ama bir gün karşısı...