Deniz, kum, güneş... Yaz mevsiminin muhteşem üçlüsü. Ayaklarını yakan kumlardan koşturarak gittiğin denizin serinliği ruhuna öyle güzel işler ki mutluluktan yüzünde kocaman bir gülümseme belirir. Coşkuna ortak arayarak etrafına bakınırsın. Aslında o an sadece sana aittir ama mutluluğun çoğaltma isteğine dur diyemezsin. İstersin ki sevdiklerinde seninle olsun. Yaş kaç olursa olsun, çocuksundur o an.
Güneşin en yakıcı saatlerinde sen mimar edası ile kumdan kale yapmaya başlarsın. Öyle ki yanında oynayan küçük çocuk senin en büyük rakibindir. 'Bak benim kalem seninkinden daha büyük. Hem köprüsü bile var' çocuk bozulur, dudak büker ama yapacak bir şey yok. Senin kalen daha güzel.
İşte böyle bir gün geçiriyordu Volkan ve ailesi. İşten güçten sıkılıp, işveli bir kadının cazibesine sahip yaz gününün etkisiyle denize attılar kendilerini.
Gece kulübü olmuş gündüz kulübü. DJ'in çaldığı yüksek sesli müziğin eşliğinde hem söylüyor hem dans ediyorlardı. Ellerindeki şişeleri tokuşturup büyük yudumlar alarak boğazlarından geçen serinlikle rahatlıyorlardı. Aksi halde bu sıcak çekilmez.
Volkan kendisinden iki yaş büyük abisinin omzuna kolunu atmış zıplarken Korhan onun yarattığı sallantıdan fazla hareket etmesine gerek kalmayarak dans edermiş gibi gözüküyordu. Zaten Korhan, Volkan'a göre daha ağır bir yapıya sahipti. Volkan'ın hareketli yapısı üç kardeşe bedeldi. Tabii bir araya geldiklerinde kantarın topuzunun kaçtığı sıkça görülen bir durumdu. Kız kardeşleri Sahra da onlarla coşarken, çakma kardeş Serap, dördüncü kardeşten farklı değildi.
Sahra ve Serap aralarına yeğenleri Doruk'u almış, iki adamın karşısında dans ediyordu. Doruk her daim göz bebeği olmanın şımarıklığı ile iki güzel kadının arasında keyfine diyecek yoktu.
Volkan en hareketli demiştik ya... Aynı zamanda evin ilklerine sahip çocuğu olmada da başı çekiyor. İlk evlenen, ilk baba olan, ilk boşanan, ilk nişanlanan ve bir daha nişanlanan gibi uzayıp giden bir liste var hikâyede. Bu ilkler anne ve babalarını harap etmiş olsa da yılmadılar.
İşçi bir ailenin çocukları olarak büyüdüler. Yokluğun ne olduğunu yaşayarak öğrendiler. Bu nedenle de kazanmanın kıymetini iyi biliyorlardı. Daha küçük yaşta üç kardeş birbirlerine söz verdiler. Çok çalışacaklar ve ailelerinin onları büyütürken yaşadıkları sıkıntıları unutturacaklardı. Elleri ekmek tuttuktan sonra hayatı yaşayacaklardı. Tabii evdeki hesap çarşıya uymadı. Arada yaşanan sapmalar ki Volkan için bu sapmalar tam tur dönmekle eş değerdi, amaçlarına ulaştılar.
Volkan, ilk aşkını veterinerlik fakültesinde buldu. O zamana kadar gönlünü hiç bir kıza kaptırmamıştı ama Şeyda'yı tanıdıktan sonra hayatının aşkını bulduğuna inandı. Hiç dilinden düşmüyordu Şeyda. Şeyda için ölüp bitiyordu.
İlk aşk, ilk heyecan derken bu ilkler biraz abarttı. İkinci sınıfta baba olacağını öğrenince üniversitenin kafesinde düşüp bayıldı. Şaka değil, gerçekten bayıldı. Gözünü açtığında başında hemşire duruyordu, birde Şeyda. Romantik film çekerken ne ara kara delikten geçip korku filmine düştüğünü anlamadı.
Çok âşıktı, sevgisinin tarifi yoktu, sevdiği kadından çocuğu olacaktı da daha yirmi yaşında bir öğrenciydi. Buraya kadar tamam ama bunu ailelere nasıl söyleyecekti? Önce hangisinin babası öldürürdü?
'Benim babam kıyamaz belki ama Şeyda'nın babası kıyar. Belki torunumun babası diye sakat bırakır. O daha iyi, en azından yaşarım. Hem rica ederim ellerime dokunmasında işimi yapabileyim'
Volkan korkusundan sevinemedi bile. Şeyda da ondan farklı değildi. Bebeği taşıyan kendisi olunca korkusu ikiye katlanmış, Volkan'ın söyledikleri mantıklı bile gelmişti. Yirmi yaşında saçmalamanın doruklarında geziyorlardı. İki genç bu haberin balyoz etkisi yaratacağını bilemediler.
![](https://img.wattpad.com/cover/283905430-288-k659195.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİME PEMBE KATTIM (Tamamlandı)
RomansaDüz bir çizgide giden hayat sıkıcı olurdu. Bu söze istinaden Volkan hayatı boyunca sıkılacak zaman bulamadı çünkü ne çıktığı ne de indiği yokuş bitti. Omzundaki tozları silkeleyip önüne bakmayı tercih etti. Aşkın her halini sevdi ama bir gün karşısı...