Soğuk ve rüzgarlı havanın etkisine kapılan yağmur damlaları cama sert bir şekilde çarpıp ses çıkmasına sebep oluyordu lakin bu sesin iyi yanı ise ürkütücü değil huzur veriyor olması idi. Yağmur damlalarının birleşip ortaya çıkardığı sesler adeta bir ritim oluşturuyordu. Huzur verici ses odayı kaplıyordu.Köşenin başında karanlığın ortasında ellerini dizlerine kenetleyerek soğuk mermere oturan korkuyla titreyen çocuğun sakinleşmesine yardımcı oluyordu.
Dört duvarla çevrili odada olanlar sadece odanın solundaki tuvalet, erişilemeyecek kadar yüksekte mekanik bir pencere ve sağdaki çelik kapıydı. Odayı aydınlatan tek şey ise büyük bir gürültüyle birlikte çakan şimşek oluyordu.
*
Kahvaltı sofrasına oturmuş, yemeğimi yediğim sırada çoğu çocukların bakışlarını üstümde hissediyordum. Benimle aynı masada oturmaktan kaçınıyorlar, kendi aralarında benim hakkımda fısıldaştıklarını fark etmediğimi sanıyorlardı. Kim bilir o kafalarında ki küçücük beyinleriyle benim hakkımda ne düşünüyorlardı.Önümdeki yemeği bitirdikten sonra odama geçmek üzere,çıplak ayaklarımla mermere basıp yürüyordum. Üzerimden hiç eksilmeyen bakışlarını tüm bedenimde seziyordum. Belki de çok fazla dikkat çekiyordum. Ayakkabılarım yok, üzerimdeki kıyafetler yırtık, vücudum ise morluk içinde. Her zaman yaptığımı yapıp umursamaz bakışlarım ile odama geçtim. Odamızda tam olarak 10 çocuk ile birlikte kalıyorduk her odada 10 ar kişilik erkek çocukları kalıyor ve her birimiz bir gün iyi aileler tarafından evlat edinip bu cehennem çukuru olan yurttan kurtulmayı iple çekerek bekliyorduk. Burada arkadaşım yoktu aslında pek de gerek yoktu hepsi bana ucubeymişim gibi bakıyordu. Ne ben onlarla konuşuyordum ne de onlar yanıma gelip sohbet kuruyorlardı. Tek yaptıkları her zaman ki gibi gözlerini dört açıp beni uzaktan izleyerek, hakkımda dedikodu yaparak kendi aralarında boş laflar atmaktı. Onları hiç ama hiç kafama takacak gücüm yoktu kendi derdim bana yetiyor da artıyordu.
Çoğu çocuklar gerçek ailelerini merak edip hayal kurduklarına şahit olmuştum.Ben mi? Ben beni terk edip. Bu bok çukuru olan yurt köşelerine bırakan ailemi veya daha doğrusu ebeveyn imi? Neden düşünecenek mişim? Bu benim şahsi fikrim. Artık tek tabanca idim hayatıma da bir mermiye ihtiyacım olacağını hiç sanmıyorum.
*
Her zamanki saatte yurt müdürü beni o zifiri karanlık odaya tıkıyor ve benimle kendi çapında oyunlar oynuyordu. Her gece o oda da bana yaptıkları yüzünden korkarak titriyorum. Nedenini bilmesem de 200 kişilik erkek yurdunda sadece benimle oyunlar oynuyordu.
Duvarın köşesine yaslanmış yurt müdürü Turgut beyi bekliyorum. Ay ışığının içeriyi aydınlatmasıyla, duvarlara çakılı olan karabinaya gözüm takılmıştı. Mermer seslerinde yankılanan ayak seslerini duyunca dikkatim dağılmıştı, yaklaşıyordu.
" Senin için çok güzel bir oyun var aklımda." pis sırıtmasıyla önümde durmuş bir elinde halat diğer elinde ise ucu artı işareti şeklinde bir demir tel bulunuyordu.
Önce ellerimi halatla sıkıca bağlayıp çakılı olan karabinaya halatı geçirmişti. Üzerimdeki yırtık beyaz tişörtü koparırcasına üzerimden çekerek yırttı pis pis sesli bir şekilde gülerek odadan çıkmıştı. Çırpınmam kurtulmama yardımcı olmuyordu onun aksine bileklerimi daha çok acıtıyordu zihnimde tek takılı olan düşünce "buradan çıkış yoktu."
Pes etmiştim çırpınmayı bıraktım öylece duruyordum. Çelimsiz kollarımı ağrıdan kımıldatamıyorum.
" Bu gece ki oyun ismi , acıya dayanma." Diyerek elinde o az önce tutmuş olduğu artı işareti demir şuan gözlerimin önünde tutmuş kıpkırmızı ve sıcaktı, sıcaklığını daha tenime değdirmeden hissediyordum. " Oyun başlasın." Göğüsümün ortasına bastırarak tutuyordu demiri acı içinde ki çığlıklarım odada yankı yaparak dışarıya seslerim duyuluyordu, bağırıyordum daha çok bastırıyordu. Acı çekmemden büyük bir zevk alıyordu.*
Gözlerimi araladığım sırada başımda duran hemşire tansiyonumu ölçüyordu. Göğüs bölgemin ortasında bir artı şekilde yanık izi bulunuyordu. Acı hissetmiyordum aslına bakarsan hiç bir şey hissetmiyorum ölü gibiydim işkence için kullanılan ruhu ölmüş sadece bedeni olan bir çocuktum. Kontrollerim yapıldıktan sonra hemşire her ne kadar bu gece revirde kalmamı istese de müdürün fikri değişmedi ilaçlarımı aldıktan sonra beni o odaya sabaha kadar tekrar hapsetmişti. Bu odada tıkandığımdan beri karanlık benim en büyük korkum olmuştu ama belki de karanlıktan korkmak yerine karanlığı sevmeyi denemeliyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mesafe
RomanceHikaye o kadar da hayat dolu olmayan Yunus'un yeni sanal arkadaşı Doğa ile tanışmasıyla başlıyor. Başta her şey şirin görünse de ikilinin ilişkisinin bundan öncesine dayandığını ve ortak sorunları olduklarını göreceksiniz. Onları bekleyen zorluklar...