28. bölüm Öfke

64 19 2
                                    

Başımı onaylar şekilde öne doğru salladım. Orkut bey onu takip etmemizi söylemişti ıssız ve karanlık ormanın ortasında göz gözü görmeden ilerliyorduk. Doğa'nın bakışlarını üstümde hissediyordum.
Konuşmuyorduk sadece ilerlemeye devam ediyorduk. Hızlı adımlarla ilerlediğimiz sırada yerdeki bastığımız yaprak ve dal sesleri çıt çıt
Sesler çıkarıyordu ama işin garibi sadece ben o şekilde yürüyordum. Orkut bey ve doğa sanki hiç basmıyor gibi sessizce yürüyorlardı. İçimdeki öfke asla dinmiyordu. Bir an önce bir şeyler öğrenip o herifi öldürmem lazımdı diyerek kendime söyleniyordum. Yaklaşık 3 dk daha yürüdükten sonra

" Daha iyi misin?" Diye sormuştu doğa

Hiç cevap vermedim omuz silktim ve ilerlemeye devam ettim.

"Anlıyorum ama öfkene yenik düşme" diye ekledi doğa.

Yine ses etmedim sadece nefes verdim sesli bir şekilde sanırım doğa konuşmak istemediğimi anlıyordu daha bir şey dememişti yürümeye devam etti konuşmuyordu ama yanımdan da ayrılmıyordu. Hiç beklemediğimiz bir sırada Doğa'nın telefonuna bir mesaj bildirimi geldi. Doğa mesajı okuyunca dona kalmıştı arkamda durmuş kıpırdamıyordu. Arkamı döndüm doğaya baktım telefon ışığından dolayı yüzünü görebiliyordum. Endişeliydi, korkuyordu, ona yaklaştım elinden telefonu aldım. Mesaj kutusunda bir fotoğraf vardı. Doğa bilgisayar başında durmuş flaş belleği taktığını gösteren bir fotoğraf çekilmişti ve altında bir mesaj vardı.
"Başına geleceklerden sorumlusu ben değilim." Yazıyordu.
Mesaj bilinmeyen bir numaradan yollanmıştı. Kim yolladığına dair bilgim yoktu sadece tahmin ediyordum. Mesajı ve fotoğrafı görünce sinirim daha çok arttı. Donmuş bir halde olan doğa'ya ellerimi beline koydum , sıkıca sarıldım. Hiçbir şey söylemedim sadece sıkıca sarıldım. Önüme devam ettim. Aranmış bulutlar sayesinde ay belli olmuştu, ay ışığı yolumu aydınlatıyordu. Ellerimi doğanın belinden çektim ilerlemeye devam ettim Orkut beyse ilerde bir ağacın altında kütüğe oturmuş sigarasını yakıyordu bizi gördüğüne eminim ama kanıtlayamazdım zaten kanıtlayacak bir şeyim de yoktu. Doğa'ya sarılmam  işe yaramış ki arkamdan geliyordu, içindeki korkuyu ve endişeyi hissediyordum. Sinirlerime biraz da olsa hakim olmaya çabaladım. İsteğim bir an önce bir kaç bişi öğrenmekti öfkem beni ele geçirdi veya  ben öfkeme izin verdim.
Doğa'nın elini tuttum ses etmiyordum yürümeye devam ediyordum. Ay ışığı altında sevdiğim kızla el ele yürüyordum. Sanırım hayal etsem asla yaşanmazdı. Bunca zamandır hayal ettiğim şeyler gerçekleşmedi tesadüfen oluşan şeyler daima beni mutlu etti belki de buda kaderin oyunudur kim bilir. Orkut bey bizi bir uçurumun kenarına getirdi. Sağ baş parmağı ile bizi karşı tarafı gösterdi karşı tarafda üç tane insana benzeyen kartondan yapılmış heykeller vardı. İnsana benzeyen kartondan heykellerin kafasında beyaz bir çizgi vardı.

" Karşıda ki kartondan insanlar sizin düşmanınız onlara ateş edeceksiniz beyaz çizgiyi görüyor musunuz? Orası sizin atış yapacağınız yer." Diye söze girdi Orkut bey

" Silah olmadan nasıl atış yapacağız." Diyerek cevap verdim.

Orkut bey ellerini arkasına götürdü arka ceplerine doğru konulmuş iki tane namlulu silahları çıkarıp birini bana diğerini doğaya vermişti.

" Bunlar sorunu cevapladı mı?" Sırıtarak söylüyordu Orkut bey.

Elindeki silahı aldım. Doğaya baktım korkusu ve endişesi az da olsa geçmişti. o da silahı almış bana bakıyordu.

Orkut bey yanımıza geldi. Omzuma dokundu.

" Bak Yunus senin sinirini anlıyorum ama öldürme işini bana bırak sana istediğin eğitimi vereceğim ama Turgutla olaki karşılaşırsak mantıksız hareket edip onu öldürmeye kalkma."

MesafeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin