5. bölüm TURGUT

177 36 12
                                    


Yazarın anlatımıyla

Ağacın dalından turuncu renginde son bir yaprak yavaşça süzüle süzüle yere doğru düşmeye başlamıştı, rüzgar ,yaprağı bir sağ bir sola doğru sürüklüyordu. Ağacın altında Turgut isimli küçük bir çocuk uyuya kalmıştı kıyafetleri yırtık parça idi ayakkabıları yoktu , çıplak ayakları ile çimenlere basıyordu, yüzünde ve kolunda morluklar vardı dışardan bakan biri , çocuğun evsiz ve şiddete maruz kaldığını anlardı, rüzgarın savurduğu yaprak Turgut'un burnunun üzerine konmuştu. Turgut burnunu kaşıdı, esnedi ve gözlerini göğe açtı.

"Ne kadar güzel bir gökyüzü ah! burnuma düşen sanırım sonbahar'ın son yaprağıydı havada soğumayada başladı. " esen rüzgar Turgut'un titremesine neden oluyordu, Turgut, ayağa kalkarak , hızlı adımlarla oradan uzaklaştı.
Rüzgar şiddetli bir şekilde esiyordu Turgut'un vücudu tir tir titriyordu,
Rüzgar okadar şiddetlendi ki Turgut'un cılız bedeni nerdeyse rüzgarda savrulmak üzereydi, bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu , ileride sola doğru bir ara sokak görünüyordu.
Hızlı adımlarla ilerledi ilerledi tam ara sokağa girecekken ,bir ses duyuldu.

Bu ses , içinde kahverengi kırmızımsı'yı andıran içinde abelya çiçeğini tutan bir kahverengi bir kırılan vazonun sesiydi. Rüzgarın şiddetinden dolayı yerinde duramayan vazo Turgut 'un başına düşmüştü.

Turgut kafasına elini koydu. Eline baktı, elleri kan içindeydi. başından kan aktığını hissettiğinde hiçbir tepki veremeden oracıkta bayılıp kaldı.

Gözlerini , ağacın odunlarından yapılmış bir evin içinde deri koltuğun üzerinde tavana bakarak açtı Turgut , başında bandaj vardı üzerinde ise battaniye ile örtülmüştü , şöminede yanan odunların çıt çıt diye içini ısıtan sesler geliyordu.
Ahşap kapının gıcırdamasıyla dışarıdan , elinde balta olan ,sakallı , kaya gibi kaslı üzerinde kırmızı siyah çizgili gömlek giyen bir adam içeri girdi.

- Turgut : B, be ,ben neredeyim? Sen kimsin? Benim burda ne işim var?

- Oduncu: sakin ol , seni bulduğumda başın yaralı, baygın bir şekilde yatıyordun bende seni o halde bırakmaya içim el vermedi ormandaki sığınma yerine götürdüm seni , şuan benim evimde güvendesin.

- Turgut: t, te ,teşekkür ederim. Kekeleyerek çıkıyor idi ağzından cümleler .

- Oduncu: acıktın mı?

- Turgut: evet hemde çok acıktım.

- Oduncu: tamamdır hemen yemek bir şeyler hazırlıyorum bu arada senin ismin ne ?

- Turgut : Turgut , peki ya senin ismin ne ?

- Oduncu: bana oduncu demen yeter. gülümseyerek Turgut'un gözlerine bakarak cevap vermişti
Gel bi başına bakayım.

bandajı yavaşça açtı. " hmm güzel enfeksiyon kapmamış hafif bir sıyrık, şanslısın evlat." kaldığı cümleyi bitirmişti. Ayağa kalktı ilk yardım çantasına doğru yürüdü ilk yardım çantasından tentürüdiyot ve sargı bezi alıp Turgut'un yanına gitti

" Turgut anlat bakalım sana neler oldu ? Bana güvenebilirsin artık burada yaşayacaksın."

- Turgut: oduncu'nun Turgut'a sorduğu soru onu tir tir titremeye fal taşı gibi açılmış gözlere sebep olmuştu.

- Oduncu: sen iyi misin? Sana ne yaptılar?

- Turgut: ben iyiyim sadece çok korkuyorum. Gözlerinden o korku çok fazlasıyla belliydi.

- Oduncu: tamam sorun yok bana güvenebilirsin şimdi bana anlat neler oldu. O sırada oduncu Turgut'un başına yeni bandajı sarıp üzerini battaniye ile örtmüştü. Turgut derin bı nefes aldı ve ağzından kelimeler döküldü.

MesafeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin