.XVI.

3.6K 405 27
                                    

Eliyle ceplerini tıklayan kumrala bakarak göz kırptı direksiyondaki Eşref. "Ne oldu lan? Ne öyle kımıl kımılsın?" diyerek önündeki taşlı yola döndü.

O sıra aradığını bulan Muzaffer, elindeki küçük paketi açıp baktığında oflayarak, "Yav, sigaram bitmiş." dediğinde Eşref güldü.

"Sende varsa versene?" diyerek direksiyondaki adama döndüğü sıra, Eşref hayretle güldü. "Ben sana günahımı bile vermem şu saatten sonra kardeşim. Hiç boşuna isteme o yüzden." diyerek omuz silken adama yüz buruşturdu.

"Kinci misin, nesin?" Muzaffer'in tavırlı konuşmasına karşı başını salladı. "Ulan böyle diye diye, iki paketim sırf senin yüzünden bitti. Ondan bundan geçirmeyi bırak artık." Eşref ciddi konuşuyor gibi dursa da alayla sırıttığını için Muzaffer onu ciddiye alamıyordu.

"Kardeş dedik, bağrımıza bastık. Meğer yalanmış, yılan." dediğinde güldü Eşref kısa bir an ona dönerek. "He canım, he."

Sabah bir dal içmişti ve o zamandan bu yana hiç yoksa dört saat geçmişti. Bu yüzden ciğerleri nikotin ihtiyacıyla kasılırken, ofladı yeniden. Anlaşılan yeni bir paket alması gerekiyordu aylar sonra.

"İyi, şu meydandaki bakkala çek de bir sigara alayım." dediğinde Eşref başını salladı. "Bak onu yaparım işte."

Meydanın oraya geldiklerinde kalabalıklaşan insanlara bakarken açık camdan sarkan kolunu içeri çekti. Az ileride bakkal görünürken, "Bekle, geliyorum şimdi." diyerek duran araçtan indi hemen.

Arkasından,"Tez gelmezsen giderim, yürürsün ona göre!" diye bağıran Eşref'i kâle almadan hızla girdi az kişi olan bakkala.

"Selamın aleyküm dayı." Tezgahta oturan yaşlı adama baş selamı vererek konuştuğunda, "Ve aleyküm selam. Buyur, ne istedin?" diyen yaşlı adama istediği sigarayı söyledi.

"Faruk abi, senin şu bebe şekerlerinden kaldı-" Gördüğü bedenle sözü kesilen Ufuk, yüz buruştururak önündeki kumrala bakmayı kesti. "Şu arka rafta olacaktı." Faruk amcaya, "Tamam." dedikten sonra arka tarafa geçen esmere yan bir gülüşle baktı Muzaffer.

"Al evladım." Faruk amcanın sesiyle yeniden ona dönerken uzattığı paketi alarak parayı uzattı. "Eyvallah dayı." diyerek yeniden bir selam verdi ve bakkaldan çıktı.

Yeniden aracın yanına vardığında, "Eşref sen git." diyerek ona kaşlarını kaldıran adamın camına yaslandı elindeki paketten bir dal çıkarırken. Bir gözü de bakkalın girişindeydi.

"Ne diyorsun oğlum? Bin de gidelim hadi." Eşref'in anlamayan yüzüne bakarak, sigarasını yaktı. "Birini gördüm, geleceğim ben sen git." diyerek dumanı üflediğinde Eşref'in anlamayarak bakan gözleri kurnazlıkla parladı.

"Oo, bakıyorum bir kızın peşinde mecnun olmuşsun?" diyerek imayla gülen adama düz bir ifadeyle baktı Muzaffer.

"Kardeşim, uzatma hadi. Çek arabanı da." diyerek eliyle kış kış eder gibi salladığında, Eşref kahkaha atarak başını salladı. "Öyle olsun bakalım." diyerek uzaklaştı oradan.

Muzaffer giden aracın arkasından bakarken, sigarasından bir duman dâhâ çekerek bakkala döndü yine. Gözleri bakkalı biraz geçmiş ellerinde torbalarla yürüyen adama döndüğünde, "Ulan ne ara çıktın sen?" diyerek daha yarısına bile gelmemiş sigarasını yere atarak ezdi.

Koşar adım peşinden giderken, "Hop!" diyerek arkasından seslendi. Ufuk duymayarak devam ederken, "Duymadıysan şerefsizim." diyerek bu kez koşmaya başladı.

Kahvelerin önünden geçerken, kolundan tutulmasıyla şaşkınlıkla duraksadı Ufuk. Kolundaki elin sahibine döndüğünde ise şaşkınlığı sinire döndü. "Ulan yine mi sen?" diyerek soluk soluğa ona bakarak sırıtan adamdan çekti kolunu bir hışımla.

"Seslendim, durmadın ne yapayım?" diyerek derin bir soluk aldı Muzaffer. Ellerini ceplerine sokarken, önündeki esmerin ona bakan sinirli kahvelerine karşı gülüşü genişledi.

"Duymadım, ne istiyorsun?" Ufuk'un sert tavrına karşı hayretle elini göğsüne çıkardı. Yeşil özlerini irilterek, "Sen bana şerefsiz mi dedin?" diye sorunca Ufuk afalladı.

"Ben öyle bir şey demedim? Gaipten sesler mi duyuyorsun?" diyerek önündeki adama sinirle baktığında Muzaffer omuz silkti.

"Deli midir, nedir?" diyerek yeniden önüne dönecek iken, Muzaffer önüne geçti bu kez. Ufuk elindeki torbaları sıkarak gözlerini kapadı ve sakin olmak adına derin bir iç çekti. "Ya sabır..." diyerek gözlerini araladığında hâlâ ona sırıtan Muzaffer'e karşı sakince konuştu.

"Ne var yine?" diyerek kumrala bakmayı sürdürürken, "Nereye gidiyorsun?" diye soran kumrala tek kaşını kaldırdı. "Sana ne?"

Muzaffer onun bu hâline gülüyordu sadece. "Niye ya? Yardım ederdim sana hem." diyerek elindeki torbalardan birine uzandığında Ufuk elini geri çekti hemen. "İstemez, diyeceğin varsa de. Yoksa da durma önümde. İşim gücüm var." dediğinde Muzaffer ona yüz buruşturdu.

"Sanki maden sahibi hee." dediğinde Ufuk sıkıntılı bir nefes vererek geçti Muzaffer'in yanından bir hamlede. "Gerzek." diyerek yüz buruşturdu kumral adama.

Yanından geçen adamla peşi sıra gitmeye devam edecek iken, "Bir adım dâhâ at peşimden, bacaklarını kırarım senin!" diye sinirle konuşan esmerin sırtına karşı alayla güldü Muzaffer.

"Oldu beyim, akşama ne yemek istersin?" diyerek dâhâ çok güldüğünde Ufuk duraksamadan devam etti yoluna. "Zıkkım!" diyerek o da bağırdığında Muzaffer'in kahkahası meydanda yankı yapıyordu.

"Aptal herif." Sinirle söylenerek köye doğru yol aldı Ufuk. Akıllı onu bulmaz, deli peşinden ayrılmazdı zaten.

MADEN [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin