.XLIV.

2.4K 255 9
                                    

Tahir, gözlerini araladığı gibi yanında yatan bedenin yokluğunu fark eder etmez doğruldu yattığı yerden. Açık perdeden gördüğü kadarıyla saat öğlene yakın bir zaman olmalıydı. Ortalığın sessiz olmasına bakılırsa evde kimse yoktu.

Kendini iyice dinlenmiş hissediyordu. Esnerken, gece olanlar bir bir aklına doldu âniden. Yüzünde keyifli bir gülüş belirirken kasıklarının yeni hareketlendiğini hissediyordu bir kez dâhâ. Bununla birlikte yutkundu ve saçlarını eliyle geriye yatırdı.

"Ulan bunca zaman dağda kaldım diye mi böyle oldum şimdi?" diye düşünerek, derin bir nefes aldı ve tekrar geri yattı. Bu ilk dağa çıkışı ya da görevlere gidişi değildi. O zamanlarda böyle bir ihtiyaç hissetmemişti hiç. Genelde hep işiyle ilgilenen biri olduğundan böyle şeyleri çok ihtiyacı olmadıkça yapmazdı.

Fakat dün gece olanlardan sonra sanmıyordu ki artık kendini tutabilsin. Kezâ yanında sevdiği adam varken, hele ki aynı yatağı paylaşıp tenine dokunabiliyorken...

Sanki bedeni inat eder gibi Hasan'ın dün geceki inlemelerini yeniden zihninde canlandırırken bu ânı bekler gibi sertleşen erkekliğine oflayarak ters bir bakış attı. "Hay sikeyim be!" diyerek, iyice kendini belli eden kabarıklıkla ayaklandı.

"Birine yakalanmadan halledeyim bari." diyerek kapıya yöneldiği gibi, aniden açılmasıyla kafasına vuran kapı yüzünden acıyla geri çekildi. "Ah!" diyerek başını tuttuğu an, Hasan korku karışık endişeyle yaklaştı ona.

"Tahir iyi misin?" Bir yandan başını tutmuş adamın, elinin üstüne elini koyuyor diğer yandan da ona bakan mavilere cevap beklercesine bakıyordu.

"Kafamı yardın gülüm." diyen Tahir, biraz olsun azalan acısını belli etmedi. Sanki çok acıyormuş gibi rol kesiyor, yavaş adımlarla da döşeğe doğru ilerliyordu.

Hasan artan endişesi ve üzgünlüğüyle döşeğe yavaşça oturan adamı izledi. Hâlâ tek eli başının yanını tutarken yüzü acıyla buruşmuştu. Kendisi de hemen yanına oturdu.

"Çok mu acıyor? Ne bileyim kapı arkasında senin olduğunu? Bilsem hiç öyle hızlı açar mıyım?" dediğinde, sesinden bile belli üzgün hâline baktı Tahir.

Hasan, hissettiği mahçubiyet ve üzüntüyle birlikte ağırlaşmış kahvelerini Tahir'in ağrıyan yerinden bir an olsun çekmedi. "Kahvaltıya çağıracaktım seni." diyerek yeniden uzandı ve kendi eliyle de ovdu usul usul. Tam o an, yakınlıktan sebep yüzüne vuran soluklarla yutkundu Tahir.

"Evde kimse yok mu?" diye sorunca, başını iki yana sallayarak, "Anam az evvel Çetin'i de alarak yengemin yanına gitti." dediğinde, Tahir iyice yaklaştı Hasan'a. Kezâ hâlâ eli başında ağrıyan yeri okşuyordu kumral. "Öp de geçsin hadi." dedi, sesi fısıltı gibi çıkarken.

Hasan'ın bakışları onun mavilerine iner inmez, gördüğü arzu dolu ifadeyle kasıldı. İşte o zaman Tahir anlamıştı onun da dün geceyi anımsadığını.

Başında duran eli tuttu ve hızlı bir hamleyle Hasan'ı altına aldı. Sırtı şimdi döşeğe yaslı kumral beden hayretle açtı kahvelerini. Kezâ kasıklarına yaslı sertleşmiş aleti şu an hissetmemesi mümkün değildi. "Tahir..." dedi, ne diyeceğini bilemeyerek.

"Hm?" diyerek ona doğru eğilen adam ise heyecanına heyecan katıyor, kalbinin ritmini şaşırmasın sebep oluyordu. Kendini biraz daha yaslanan kasıkla kısa bir an kasıldı. Bununla birlikte yutkundu zorlukla.

Yattığı yerde mavilerin esiri gibi dururken, doğruldu, Tahir'in kapıya denk gelen yerine hafif bir öpücük bıraktı. Ağrıtmak ya da yeniden canını yakmaktan çekindiği için nazikti hareketleri.

MADEN [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin