.XVII.

3.8K 362 23
                                    

Huzursuzca oturduğum yerde derin bir nefes aldım. İrfan abi az önce kahveye gelen yakın ahbabı olduğunu geçen günlerde öğrendiğim İdris abinin yanına selam vermek için gitmişti.

Yanında oturduğum adam ben bu huzursuz halimi fark etmiş gibi, "İstemiyorsan kalkabilirsin. Zorla oturtmuş gibi oldum." diyerek elindeki yarılanmış çay bardağından bir yudum aldığında, bana bakmayan yüzüne karşı mahçup hissettim.

"Zorla değil, kendi rızamla oturuyorum." dedim sözlerimin yarısında bana dönem mavi gözlerine bakamayarak başka yöne dönerken. Neden böyle davrandığını kendim de anlayamazken, gözlerine bakamak içimde bir huzursuzluğa neden oluyordu.

Ondan rahatsız olduğum veya yanımda olmasından ötürü çekindiğim yoktu. Lakin nedenini anlayamadığım şekilde şu günlerde bana olan yakınlaşması beni geriyordu. Az önce de olduğu gibi göz göze gelemiyordum. Farklı bir şeydi fakat ne olduğunu da kestiremiyordum bir türlü.

"O hâlde ne diye ikidir başka yere bakıp tek kelam dâhi etmiyorsun?" dediğinde elimdeki tepsiyi küçük masanın üzerine bıraktım. "İrfan abiyle konuşuyordun, bölmek istemedim." diyerek konuyu kapamak istesem de benim aksime irdelemek gibi, "Yüzüme bile bakmadan konuşuyorsun Hasan. Eğer bir şey yaptıysam bilme-" sözünü kestim bir hışımla ona dönerek.

Böyle düşünmesini istemiyordum. Çünkü ortada bu gibi bir durum yoktu. Tamamen bemden kaynaklı bir sorundu fakat nedenini bilemediğim ve buna onun sebebiyet vermesi yüzünden ne yapacağımı bilemiyordum.

Olabildiğince düz bir ifâdeyle mavi gözlerine bakarken, terleyen avuç içlerimi pantalonuma yasladım. "Kusura bakma, şu sıra aklım dolu epey. Sana bu şekilde tavır alır gibi oldu ama seninle ilgisi yok." dedim aklıma ilk sinen bahaneyi dile getirirken.

Bacaklarına yaslı dirseklerinden kuvvet alarak biraz daha eğildi bana doğru. Neden bilmem, kendimi geri çekmek istedim fakat ayıp olur diye kımıldayamadım.

Yüzü biraz daha bana yaklaşırken kısık bir sesle, "Özel bir mesele mi? Yardım edebileceğim bir şey varsa demen yeterli." diyerek ikna edici bir ifadeyle bana bakarken, yakın olan yüzünden ötürü konuşamadım. Başımı salladım sadece.

Tekrar ellerime bakmaya başladığımda sıkıntılı bir nefes vererek geri çekildiğini hissettim. Havanın sıcaklığından mı yoksa Tahir'in az önceki yakınlığından duyduğum garip histen mi bilmiyorum boğazım kurumuştu.

"Susarak bir yere varamazsın Hasan. Sen demesen de belli ki rahatsızlık sebebin benim." dediğinde yeniden ona dönüp itiraz için ağzımı açtığım vakit susturdu beni elini kaldırarak.

"Belki madenden kaynaklı bir sinir güdüyorsun bana veyahut da daha başka bir konu yüzünden. Lakin ne olursa olsun, böyle yapacağına keşke gelip benimle konuşsaydın. Maden konusunda neden bu kadar istikrarlı olduğumu biliyorsun. Eğer konu buysa, işine engel olduğumu düşündüğün için bana bu şekilde tavır alıyorsan kusura bakma ama onca insanın canı benim için dâhâ mühim." diyerek ayaklanmasıyla ben de kalktım hemen.

Böyle düşüneceğini tahmin edememiştim fakat bu şekilde bilmesinde de mahsur yoktu. Aradığım bahaneyi o kendisi sunmuştu şimdi bana.

Bana kısa bir süre baktığı sıra konuşmayacağımı anlamış olacak ki bir baş selamıyla uzaklaşırken içimdeki huzursuzlukla kolunu tuttum. Kendim dâhi şaşırırken, omuzu üstünden bana anlamayarak bakan adam haliyle şaşırmıştı bu çıkışıma.

"Nereye?" dedim bir şey demek için. Şu an yer yarılsa da içine girsem ancaydı. Fazlaca utanmış ve kendimi ne yaptığını bilmez bir konuma sokmuştum.

MADEN [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin