.XLIII.

2.6K 239 26
                                    

Yağan yağmur, sokaklardan akarken yanan soba başında oturmuş çay içen ikili sessizdi.

Sabah olan yanlış anlaşılma tatlıya bağlandığı gibi İbrahim her şeyi bir bir anlatmış, onu bildiğini hattâ Hasan'ın geldiğinden beri dilinden onu düşürmediğini de eklemişti. Bunu dedikten sonra Hasan'ın koluna vurmasına ise Tahir'le gülmüş çok durmadan da evine dönmüştü.

Çetin ise Tahir'e başta yaklaşmasa da sonrasında abisini sevdiğini ve şaka yaptığını söyleyince zaten barışmaya yer arayan ufak beden hemen kanmıştı. Tabii bu neredeyse tüm gün onunla top oynamasına neden olmuştu orası ayrı.

"Tahir oğlum bu gecelik Hasan'ın odasında kalıversen sorun olur mu?" diyerek sıcak odaya giren kadına döndü ikili. Meliha teyze, Tahir'i görünce ilkini şaşırsa da hemen ardından kalması için ısrar edip güzel bir sofra hazırlamıştı. Oğlunu kurtardığı günden beridir duasını eksik etmez, her fırsatta da teşekkür ederdi.

Tahir bunu duyunca yerinde dikleşti. "Olmaz tabii, yatarım. Hem siz zahmet etmeyin ben hallederim." dediğinde, Hasan onun bu mülayim hallerine bakarak alttan alttan gülüyordu. Ne de olsa kaynanası önündeydi tabii.

Meliha teyze kaşlarını çattı. "Hiç öyle şey olur mu oğlum? Ben hemencecik hallederim şimdi. Siz oturun." dedi ve kimseye konuşma hakkı tanımadan çıktı odadan.

Hasan, kucağında uyuya kalmış Çetin'e bakarak, "Kaynanasına da kıyamazmış." dedi. Sesi yarı kinayeli çıktığı için Tahir'in dudakları da kıvrıldı hemen.

Yaklaştı ve Hasan'ın dibine girdi iyice. "Seni doğuran anayı baş tacı ederim ben badem gözlüm." dediğinde, Hasan'ın gözleri hemen yüzünün önündeki mavilere çıktı. Dudaklarında ise hâlâ manidar bir tebessüm vardı.

"Sabah hiç öyle görünmüyordun." diyerek, tek kaşını kaldıran kumrala karşı yüzü düştü Tahir'in. "Gülüm sen hep böyle kafama kakacak mısın bunu?" dedi, yarı mahçup bir ifadeyle.

Hasan dudak büzdü bilemem dercesine. "Akıllan da bir dâhâ sorgusuz sualsiz iş yapma." diyerek, dizinde yatan Çetin'i dikkatle kucakladı. Tahir ise sıkıntıyla bir nefes verdi. Hasan'ın haklı olduğunu biliyordu bu yüzden bir şey demedi.

"Çetin'i yatırayım gelirim. Sen geç odaya." diyerek kucağındaki çocukla birlikte ona bakan Hasan'a usulca başını salladı. Onun bu uysal hâline karşı gülümsedi Hasan. Eğildi ve Tahir'in saçlarına derin bir öpücük bıraktı.

"Üzülme, geçti gitti. Sen de kendince haklıydın. Kim olsa öyle sanabilirdi." dediğinde, Tahir bir nebze olsun rahatladığını hissetti. Ona bakan kahvelere, "Seni seviyorum badem gözlüm." diyerek iç çekti. Hasan gülerek, "Ben de seni seviyorum komutan." dedi ve kucağındaki çocukla birlikte odadan çıktı.

Çetin'i anasıyla birlikte yattığı yatağına yatırdıktan sonra yavaşça çıktı kapıdan.  Babasıyla dolu birçok anı o odanın içerisinde duruyor, her baktığında yüreğindeki sızıyı katlıyordu. Bundan ötürü derin bir iç çekti.

Buradan gitmeden önce amcasına dediği onca şey geldi göz önünde. Belki de ilahi adalet işlemişti bilmiyordu lâkin herkes hak ettiğini yaşamıştı. Fuat, amcasının oğlu kendini kumara, kötü alışkanlıklara vermişti. Amcası buna ne kadar engel olmak istese de iş en son Fuat'ın babasına bıçak çekmesine kadar gelince korkuyla ne kadar parası malı varsa oğluna yâr olmuştu. Yengesi ne kadar engel olmaya çalışsa da bir türlü mâni olamamıştı olanlara. Bir gün yine para isteyen Fuat'la kavga edince de kalbi tutmuş ve evinin bahçesinde ölmüştü.

Haydan gelen de böylelikle huya gitmişti. Amcasına üzüldüğünü söylese yalan olurdu, fakat alıp başını giden Fuat'tan sonra bir başına kalan yengesine üzülüyordu. O kadının tek suçu amcasıyla evli olmasıydı.

MADEN [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin