۲۳

4K 290 47
                                    

'sende mi en dibe daldın?
en son bende uyandım
artık o, düşlerimden.'


Cemre

Genç kız beşinci kez titreyen telefonunu elinin ucuyla kenara itti. Arkadaşının dalga geçmesinden sıkılmıştı. Hazal'ın Balın Hoca ve Cemre'yi alakadar eden bir mesajını daha görürse kendini bıçaklayacaktı.

Önündeki çiçeklerle konuşmaya devam etti.

"Ben anlamıyorum ki ne istiyorsunuz? Su var, güneş var, daha ne yapayım? Sera mı kurayım buraya? Biraz da sizin çaba göstermeniz gerekmiyor mu sizce de?"

Bu çiçekleri birkaç yıl önce annesinin zoruyla yetiştirmeye başlamıştı. Annesine göre sorumluluk alması gerekiyordu, bunun için çiçekleri öldürmeme görevi vermişti Cemre'ye. İlk çiçekleri tabii ki solmuştu, en fazla bir ay dayanmışlardı. Başta bu işten ne kadar nefret etse de ilk canlı kalan çiçeğiyle sevmeye başlamıştı bu işi.

Her zaman sevmiyordu, şu an ise daha çok sevmiyordu. Çiçeklerinin de kendi gibi aklı karışıktı, bazıları sararmaya başlamıştı. Dakikalardır etkili olacağını düşündüğü konuşmasını yapıyordu onlara.

"Bakın yeni gelen arkadaşınız ne güzel takılıyor, azıcık örnek alın."

Dün aldığı yeni çiçeğine baktı gülümseyerek.

Lavinia çiçeği.

Dün almıştı bu çiçeği. Ölüm çiçeği olduğunu biliyordu, çiçeklerin anlamına da önem verirdi ama bu çiçek onun için ölümü çağrıştırmıyordu. Güzel bir kadını hatırlatıyordu ona.

Aynı zamanda aklını karıştıran o kadını.

O duyduğu şeyden sonra hızlıca eve girmişti. Duyduğunu uydurup uydurmadığından bile emin değildi, ne yapacağını şaşırmıştı. Bacakları titremişti, neredeyse koşarak eve gitmişti. Anlamıyordu, mantıklı gelmiyordu ona. Ertesi iki gün de sabah uyuyakaldığı için okula gidememişti, sabaha kadar bir kadın dolaşmıştı zihninde. Hafta sonu olduğu için rahattı artık. Balın Hoca'dan uzak olmanın ona biraz iyi geleceğini düşünüyordu.

"Tabii daha ilk günü olduğu için canlı duruyor olabilir ama çaba gösteriyor sonuçta. Siz anca sararıyorsunuz."

Biraz elinin altındaki yeni çiçeği sevdi. Narince dokundu, parmaklarını gezdirdi. Bu çiçeği izlemek bile mutlu ediyordu onu.

"Sen iyice kafayı sıyırdın. Ne bu, altın günü mü yapıyorsun çiçeklerle?"

Arkasından gelen sesle irkilip döndü. Kapıya yaslanan Hazal'ı görüp gözlerini devirdi. Onu çekebileceğini düşünmüyordu şu an.

"Kim aldı seni eve?"

Hazal, yaslandığı kapıdan ayrılıp arkadaşının yatağına atladı.

"Annen aldı, özlemiş beni."

Cemre alayla güldü. Annesinin almadığını biliyordu.

"Annem evde değil ki salak."

"O zaman daha kötü, annene benzeyen biri var kanka evde. Dikkat et."

Cemre arkadaşına güldü. Komşuda duran yedek anahtarla girdiğini biliyordu. Cemre onu ne zaman eve almasa, karşı komşuya şirinlik yapıp anahtarı alırdı. Cemre, hatta annesi bile alışmıştı buna artık.

"Hazal, dalga geçmeye geldiysen şu sararan yapraklarla boğarım seni. Yeterince geçtin bence."

Yatan arkadaşına tehditkar bir şekilde baş parmağını uzattı.

Yanlış? (g x g)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin