۳۴

4K 260 102
                                    

'gir aklıma, kapıları kapat'

Balın'ın Ağzından

Üstümdeki ağırlığın hareket etmesiyle gözlerimi açtım. Çok da hafif olmayan üzerimeki 'şey' sanki üzerinde yattığı bir insan değilmiş gibi dönüp duruyordu. Hareket etmeden gülümseyerek yerleşmesin bekledim.

Cemre üzerimdeki debelenmesini tamamladıktan sonra boynuma daha da sokularak uyumaya devam etti.

Gece saatlerce konuştuktan sonra benden önce uyuyakalmıştı. Özel bir şey konuşmamıştık, eski şehrinden bahsetmişti. Ona ailemi anlatmıştım, ablamdan biraz tırstığını öğrenmiştim. Babasıyla olan anılarından bahsetmişti, elimi tutmuştu. Sonra da boynumda uyuyakalmıştı. Bir süre uyuyamayıp onu izlemiştim. Uyuyamamıştım çünkü Cemre'nin yanımda, kollarımın arasında uyuyor olduğunu bilmek aklımı meşgul etmişti. Önceden, bu çok olağandışı bir olay olacağı için hayal bile etmezdim böyle bir şeyi.

Onunla beraber uyumak, onu geç ona dokunmak bile çok büyük bir hayaldi benim için. Bu hayaller beni daha çok yaralamasın diye umut etmekten kaçınır, hayal etmezdim. Şimdi ise kollarımın arasında olması, beni uyutmuyordu.

Uyuyamadığı o süre boyunca Cemre'nin çok deli uyuduğunu öğrenmiştim. Beş dakikada bir hareket ediyor, dönüp duruyordu ama en sonunda başını yine boynuma gömüyordu. Bu durum bile beni sabah kadar gülümseyerek uyanık kalmaya itmişti.

Birkaç saat önce uyuyakalmış olmama ve çok az uyumama rağmen kendimi çok dinç hissediyordum. Cemre'nin üzerimdeki etkisi buydu işte.

Bedeninin yarısı bedenimin üzerinde, kısa saçları dağılmış genç kıza baktım. Onu uyandırmam gerekiyordu ama nasıl yapacağımı bilmiyordum. Kulağına yaklaşıp sakince fısıldadım.

"Cemre?"

Tepki vermemesine gülüp birkaç kere daha denedim. En sonunda 'hım' tarzı bir ses çıkarıp tepki vermişti.

"Uyanmalısın güzelim, bir saate kahvaltıya inmemiz gerekiyor. Sonra da sınav var zaten."

Boynuma mümkünmüş gibi daha da sokulup kollarını belime sarınca uyandığını anlamıştım.

"Ben okumayacağım boşver."

"Tabii, hadi kalk."

Kafasını kaldırıp gözlerini hafifçe açarak bana baktı. Kısık kahverengi gözleri camdan gelen güneşle o kadar güzel gözüküyordu ki. Bir rengin varlığına bağımlı olduğumu anlamıştım. Kahverengi rengi, gözleriyle anlam kazanmıştı.

Küçük bir an düşündüm; gözlerimin değdiği her şey, her şeyim onunla anlam kazanıyordu.

İşte o zaman, Cemre'yi ne kadar sevdiğimi anlamıştım.

Bu görüntü sadece kalbimin değil, ellerimin bile titremesine sebep olmuştu.

Beni gördükten sonra gülümseyip tekrar gözlerini kapattı.

"Günaydın sevgilim."

Cemre beni kendine deli etmek için her şeyi yapıyordu ve işin en garip kısmı, bunun için uğraşmıyordu bile. Küçük bir ergen gibi, sevgilim kelimesini duyduğum için çığlık atabilirdim.

Yanlış? (g x g)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin