۴۶

2K 172 52
                                    

"mümkündü her şey dünya avucumuzda
değişmiş olmalı istersen bi' yokla"

Balın

Genç kadın belki de onuncu kez okuduğu sayfayı anlamadığını fark ettiğinde bir daha okudu.

bir yanıp bir sönen ışıklar gibiyim
yumruk kadar yüreğimde sen varsın
kutsal kederler içinde seninleyim artık
sarı badanalı evlerde baş başayız
bütün duvarlara gölgen vurmuş
kokun sinmiş bütün perdelere
kapılarda parmakların beyaz beyaz
sokaklarda ayaklarının izi
ben bu sokaklarda ölsem
kaldırımlar çekmez ağırlığımı
söylesem aşkımı asırlar boyunca
bu iki yüzlü insanlar anlamaz beni

Balın bunu nasıl becerdiğini bilmiyordu ama ne zaman şiirlere sığınsa, hep kendini buluyordu o şiirlerde. Bazen okuduğu kelimelerle aynı durumda olduğunu fark ederdi.

Bu durum onu hep şaşırtırdı, insanlık hep aynı acıları mı yaşardı?

İnsanlar yıllar boyu aynı acılardan mı ağlardı, aynı sebeplere mi gülerdi? Farklı insanları düşünüp aynı şeyleri mi hissederdi? Bu düşünce onu hep hayretler içerisinde bırakırdı.

"Balın?"

Yanından gelen sesle girdiği düşüncelerden çıkıp ablasına baktı. Onun ne ara yanına geldiğini fark etmemişti.

"İki saattir sesleniyorum sana içerden, niye cevap vermiyorsun? İyi misin?"

"Duymadım ki. İyiyim bir şey yok."

Ablasının inanmadığını biliyordu ama bir şey demedi. Balın gerçekten kötü müydü, iyi miydi bilmiyordu. Sadece içinde derince, bütün bedenine yayılan bir korku vardı.

Cemre'yi kaybetmekten korkuyordu, daha kötüsü Cemre'nin yorulmasından korkuyordu.

Hayatında hep ilişkilerin kolay olması gerektiğine, yorucu olmayıp insanların hayatını kolaylaştırması gerektiğine inanmıştı. Şu zamana kadar onların ilişkileri oldukça yorucuydu. En başta kendileriyle sonraysa bin bir türlü şeyle uğraşmak zorunda kalmışlardı. Cemre'nin yorulmasından korkuyordu, bıkmasından korkuyordu. Evet, onu sevdiğine inanıyordu. Gözlerinde görüyordu bir kere sevgilisinin sevgisini ama korkmadan duramıyordu işte.

"Sorun ne?"

Melek'in çantasını bırakıp karşısına oturmasıyla soğumuş kahvesinden bir yudum aldı Balın. Saatlerdir balkonda oturduğu için getirdiği kahve çoktan soğumuştu.

"Bir sorun yok Melek. Geç kalacaksın, git hadi."

Melek'in kaşlarını çatarak ona bakmasına gözlerini devirip 'abla' diye ekledi.

"Yalan söyleme Balın, bir şey var sende. Söyle ablacığım, belki yardım edebilirim."

Derin bir nefes alıp elindeki bardağı bıraktı Balın. Aslında söyleyip bunu büyük bir mesele haline getirmek istemiyordu ama biraz daha kendi kendine kalırsa düşünmekten bayılacaktı.

"Cemre'nin annesi öğrenmiş. Nasıl olmuş bilmiyorum, biraz da atışmışlar sanırım. Bugün konuşacaklardı ama Cemre'den hiç ses yok. Uyandı mı, konuştular mı yoksa konuşuyorlar mı bilmiyorum mesajlarıma cevap vermedi. Sıkmamak için çok yazmıyorum, arayamıyorum da. Ne oluyor şu a hiçbir fikrim yok ve böyle hiçbir şey yapmadan durmak delirtiyor resmen. Ne yapacağım bilmiyorum."

Ablasının yüzündeki ifadeyi görüp hafifçe kaşlarını kaldırdı. Melek kaygılı duruyordu.

"Balın, birilerine bir şey söyler mi? Biliyorum Cemre reşit ama yani durumunuz belli sonuç olarak. "

Yanlış? (g x g)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin