'hep varmak istediğim şehirsin'
•Cemre'nin Ağzından
"Yav gelir misin lütfen! Ben yalan söylemem, herkese yalan söylerim sana söylemem."
Hazal'ın yaptığı İbrahim Tatlıses alıntısına istemsizce gülmüştüm. Otobüsün dibinde bağırdığı için benle beraber birkaç kişi de gülmüştü.
"Sus aptal."
Ona cevap vermemden cesaret alıp anında yanımda bitmişti. Gözlerimi devirip valizimi görevliye uzattım.
'Gitmek için can attığım' kamp haftası gelmişti. Üşenen belli bir kesim haricinde herkes gideceğimiz için çok mutlu görünüyordu. Sabah saat altı olmasına rağmen insanlar sesli bir şekilde gülüp çevrelerindeki insanlarla şakalaşıyorlardı.
Benim için ise, konuşmak için bile çok erken bir saatti.
"Ya ne olur barışsak? Bir sürü anlatacak şey birikti, hepsini not alıyorum ama artıyor. Hadi lütfen, lütfen!"
"Ben kötü arkadaşlarla konuşmuyorum çekilebilirsin."
Valizim yerleştirildikten sonra arkamdan oflayarak gelen Hazal ile beraber otobüse bindim. Gözüm bir yandan da birini arıyordu ama görememiştim.
Arkalarandan bir cam kenarına oturmamla anında kolumdan çekilip kaldırılmıştım.
"Napıyorsun salak?"
Hazal beni umursamadan öndeki koltuklardan birine sürüklemeye başlamıştı. Sağdan ikinci koltuğa beni ittirip yanıma da kendisi oturdu.
"İyilik yapıyorum da işte, eşek ne anlar!"
Kendi dediğine gülmeye başlamasıyla koluna hızlıca vurdum.
"Az daha öne otursak, şoför koltuğuna oturacaktık. Ayrıca sen niye benim yanıma oturdun? Defol git, küsüm ben senle."
Dudaklarını büzerek bakmasıyla çomak çekip kafamı cama çevirdim.
Şaka bir yana, ona hala kırgındım. Güvenimi zedelemişti ve bunu benim ne kadar acı çektiğimi görmesine rağmen yapmıştı.
"Umay... Beni hiç dinlemedin. Şimdi dinler misin?"
Kısık gelen sesiyle yavaşça ona döndüm. Elleriyle oynuyordu, kafası eğikti. Bu numarayı hep yapıyordu. Kanmamak isterdim ama doğru da söylüyordu, onu dinlememiştim. Yavaşça kafamla devam etmesi için onayladım. Gülümsedi.
"Biliyorum kızgınsın bana. Haklısın da ama seni tanıyorum Cemre. İlk öğrendiğim zaman direkt sana söyleseydim, hem sen umursamazdın hem de Balın Hoca yıkılırdı. İlk önce kendi hislerini kabul etmen gerekiyordu, kendini tanıman gerekiyordu. Ben söyleseydim, bunu hiç yapamayacaktın belki de. Kendi ellerinle kurmadığın şeyin, senin için anlamı o kadar da özel olmayacaktı. Şimdi ise her şeyi sen kurdun. Her şey senin elinde. Sadece bunları senin elinden almak istemedim, bu hakkı senin elinden almak istemedim."
Burukça gülümsedi. Birkaç dakika süren sessizlikten sonra -aralıksız onu izlemem ve onun tırnaklarını kemirerek kaçamak bakışlarla bana bakmasıyla geçen bir süre- kollarımı açtım. Derin bir nefes verip sırıtarak kollarıma atladı.
"Sensiz hayat çok sıkıcıydı. Başka insanlarla dalga geçmek, senle dalga geçmek kadar zevk vermiyor."
Kafamın arkasında hissettiğim darbeyle seslice güldüm.
Hazal, benim hayatım boyunca hissettiğim yalnızlık hissini azaltan bir insandı. Onu çok uzun zamandır tanımıyordum, ilk tanıştığımızda hiç sevmemiştim bile ama bir şekilde yanımda bulmuştum onu. Her zaman bir şeyleri anlatmak istediğim ilk insan olmuştu, yargılayacağından hiçbir zaman korkmadığım biri olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanlış? (g x g)
Romanceöğretmenxöğrenci textingimsi Bilinmeyen: -Cemre, sana çıkan tek yolumu kapatma lütfen. -Sana beslediğim duygularda boğuluyorum. -Garip kısım ise bazen bu durumda mutluluğu buluyorum, canımı yakmıyor. -Beynim utançla beni cezalandırırken o duyguları...