۲۸

4.2K 325 90
                                    

'sen ışığını arayan, güzel günebakan.
ben tozuna dumanına hasret, bir enkaz.'

Cemre'nin Ağzından

'Yoksa gitmekten vazgeçip, sevmek mi gerek?'

Tekrar sırıtmaya başlamıştım. Düşündükçe durduramıyordum kendimi işte.

"Cemre!"

Gelen yüksek sesle irkilip hayal dünyamdan çıktım. Adsay Hoca, sınıfın ortasında sinirli bir şekilde bana bakıyordu.

"Evet hocam?"

Onun dersi olmamasına rağmen dersin ortasında girmişti. Başta ne dediğini merak etsem de boş konuşmasına bir süre sonra katlanamamıştım. Camdan dışarıyı izleyerek birini hayal etmeye başlamıştım.

Dikkatim minicik, küçücük, azıcık dağılmıştı.

"Ne anlatıyorum ben?"

"Aynı soruyu tam da size sormaya hazırlanıyordum hocam. Siz benden hızlı çıktınız."

Onaylamaz mırıltılar çıkartıp tekrar sınıfa doğru döndü. Yanımda sırıtan Hazal'a döndüm.

"Ne anlatıyor bu iki saattir?"

Bir süre sonra elindeki kalemi döndürmeye çalışıp becerememesini ve sınıfın diğer ucuna sürüklenen kalemi izledik. Geri alamayacağını anlayıp bana döndü.

"Okulun kuruluş daveti var ya haftaya. Ona neden gelmeliyiz ve neden zengin ailelerimizi getirmeliyizi anlatıyor."

Kafamla onaylayıp önüme döndüm. Annemin, Adsay için koşarak geleceğini bildiğimden beni alakadar eden bir durum yoktu. Balın Hoca'nın da geleceğini bildiğim için ben de koşarak gidecektim tabii.

Balın Hoca'yla o fotokopi odasındaki andan sonra pek görüşememiştik. Günlerce zihnimi meşgul eden o sözleri söyledikten sonra bir süre bakışmıştık. Sadece onu izlemiştim. Hiçbir şey beklemeden, hiçbir şeyden korkmadan sadece onu izlemiştim.

O kadar güzeldi ki, ona bakarken içimde titreşen bir şeyler hissediyordum. Sanki kalbim ayaklanıp ona doğru koşuyordu. Her zerrem tepki veriyordu ona, her zerrem onun için yanıyordu.

Bir süre sonra zil çalınca gülümseyerek gitmişti. Ben de arkasından son derse kadar onu hayal etmiştim. Gülümsemiştim.

Ve en önemlisi, dediklerini anlamaya başlamıştım. Balın Hoca korkuyordu. Onu anlayabilirdim, durumumuz çok garipti. Ben de korkuyordum ama onu gördüğüm zaman, bedenimi ele geçiren duygularım korkmamı engelliyordu. O kötü hisler, yerini huzura bırakıyordu. Çünkü kendimi biliyordum, güveniyordum. Ona da bunları göstermem lazımdı. Yanında olmam, çabalamam lazımdı.

"Bu adam niye böyle ya? Alt tarafı ailenizle gelin diyecek, taa 571'den başladı anlatmaya. Bence sıkılıyor bu bak, bizle eğlenmeye çalışıyor işte manyak herif. Konsey falan yok mu ya, isim yazıp şutlatalım şunu."

Hazal'ın homurdanmasına gülüp kafamı Adsay'a çevirdim. Hala konuşuyordu.

"Okul bunun biliyorsun değil mi? Seni buradan Suriye'ye şutlatır haberin olmaz valla."

Bir süre gözlerini kısıp bana baktı. Kafasında planlıyordu sanırım. Sonra ikna olup kafasıyla onayladı.

"Doğru dedin onu. Neyse tek umudum annen. Söyle de evlendikten sonra çalıştırtmasın bunu, ben çalışan koca istemem desin."

Yanlış? (g x g)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin