Merhaba yaralarım...Buraya başlama tarihinizi bırakır mısınız?
Keyifli okumalar!
Güz Yarası
Bozkır da yaşamak, mezarda uyumaya benzerdi. Gözlerin kapalı, ruhun yaralı. Bozkırın akıl almaz cinayetlerini de bu kupkuru toprak kaplardı.Feleğin pis eli üzerimize değmeden önce temiz bir insandım, ta ki o kara gecenin akîbeti üzerimize çökene kadar...
Bir gece ansızın sürgün edildik, memleketlerimizden, köyümüzden. Bizi biz yapan yerden. Oysaki haklı olan bizdik. Haksızlığa maruz kalanda...
Kader teselli edemiyordu bizi. Gencecik bir çocuk ölmüştü, bundan altı yıl önce. Belki durumun izahını yapsaydı böyle olmazdı. Genç yaşında girmiști kara toprağa. Suçlusu ise felek olmuştu.
O gecenin tek şahidi; yaradandı.
Dünya fanidir, yaşam riyakâr.
Ölüm anidir, insan yalan.
Ben bir faniye inandım ömrüm boyunca,
Yalanmış hayat, yalanmış yaşam.Bir gecede yitirdim seni sevgilim,
Saçın, kaşın, gözün kara ama sevdan kapkara...Sen benim idamımdın, ben senin yaran,
İkimiz birbirimize merhem olmayacak kadar yaralı, bir o kadar da yalandık.
Ellerini tutmaya deliriyor, saçlarını okșamaya ölüyordum.Bir kez olsun tutmadığım ellerin her gece rüyalarımı yokluyordu,
Her yolu denedim, eğildim, büküldüm ama asla senin istediğin şekle bürünemedim, hoş aşk bükülmek değil düpedüz sevmekti.
Seni sevmekte beni apaçık öldürüyordu.🥀
Heybetli biriydi o, görenin dönüp dönüp bir daha baktığı...
Kehribardı gözleri, teni bembeyaz.
O bana verilen en büyük nimetti ama bilememiștim değerini. Hayatımı bir gecede elimden çalmıştı, oysaki ben ona delicesine vurgundum.
Elindeki suyu tepesine bir dikiște bitirdi ve su șișesini hızla evlerinin geniş bahçesine savurdu. Onu her sabah böyle izlemek akıl kârı değildi ama elimde de değildi. Ona aşık değildim ama fazlasıyla beğendiğim gerçeğini hiçbir şey değiştirmiyor. Her gün adım adım ona çekiliyordum. Kifayetsizce...
Perdeyi biraz daha araladım ve atletli ama yaklaşık bir saati aşkın süredir spor yaptığı için parlak tenine baktım. Bembeyazdı. Tepesine vuran güneş, her gün yaptığı antrenman onu zınnık karartamıyordu. Çehresi gibiydi bedeni. Kalbi de tıpkı didarı gibiydi. Tertemiz...
Kara kaşlarına, kara gözlerine kurban olmak geliyordu içimden, ne yaparsam yapayım içimde zaman zaman ona karșı nükseden bu hisse engel olamıyordum. Derin derin nefes almalarım bile faydasız kalıyordu.
Gözlerimi dikmiş ona bakarken sanki ona baktığımı hissetmiş gibi gözleri benim pencereme kaydı, bir anda panikleyerek perdeyi hızla çektim ve duvarın kenarına sindim.
Kahretsin!
Tek temennim beni fark etmemiş olmasıydı, ne demeye perdeyi o kadar çok açmıştım ki? Avuç içimi alnıma sertçe vurdum ve hızlı hızlı nefes almaya devam ettim. Kalbim hissettiği yakalanma korkusundan hipodromda koşan at gibiydi.
Bir müddet sonra, sakinleşmiș olarak geri pencerenin perdesini kavradım ve ona bakmaya başladım. O benim aksime sporuna kaldığı yerden devam ediyordu. Demek ki beni görmemiştı. Elimi bağrıma bastırdım ve derin bir nefes eşliğinde ohladım. Beni fark etseydi eğer rezil rüsva olurdum.
Gözlerim ona yeniden pürdikkat bakarken, kız kardeşi elinde bir bardak suyla dışarı çıktı. Her gün aynı şey oluyordu. Spor arkası kardeşinin getirdiği suyu yudumluyordu. Halbuki biraz önce su içmişti. Paşamız su içmeyenlere doyamıyordu.
Ona akıl sır ermezdi. Birazdan karargaha gidecekti. Normalde her gün daha erken bir saatte gidip askerlerine içtima yaptırırdı. Ama bugün geç kalmıştı. Herhalde yerini başkası almıştı.
Nazlı'nın elinden aldığı suyu bir dikiște bitirdi ve bardağı kız kardeşine verir vermez, kafasını iki yana sallayarak dağılmış saçlarını daha da dağıttı. Nazlı onun bu haline hayran hayran bakarken duyamasam da ağzından keyifli bir kahkaha kaçtığını görüyordum.
Abisine birkaç bir şey daha söyledi ve hemen ardından beni şaşkına uğratacak bir hareket yaptı. Belki de ömrüm boyunca, hatırladıkça utanacağım bir şeydi. Kim bilir belki de o gün kaderlerimizi birbirine bağlamıştı.
Perdenin arkasında dakikalardır gizli duran beni fark etmişti ve beni utandıracağını bile bile el sallıyordu.
Perde elimden koptu, onun kehribar gözleriyle gözlerim kesiști.
Şimdi bitmiştim ben!
🥀
Anadolunun köhne duvarları içinde işlenmiş bir cinayetti; katildi, suçluydu ama aslında nefsi müdafaydı.
Anadolu içinde bir cinayeti daha kaybedememiști, gencecik bir canın kaybolup gitmesine müsade edilmemişti. Yanmıştı, ağlamıştı, faydasızdı. Bir gece de iki ölü vardı ama biri bedenen biri ruhendi.
Masum bir adamın günahı yıkılmıştı dağlarla birlikte üzerimize. Taşlar, kayalar ayaklanmıș geliyordu bedenime. Haykırdım! Yalvardım ama en sonunda bende o cinayete esir düştüm. Bende kayboldum o köhne duvarların, sapa binaların arasında.
Düşmem der düşersin,
Başıma bu gelmez dersin, gelir,
Yapmam der yaparsın,
Burası Anadolu, binlerce insanın kendini kaybettiği yer!🥀
Evet beybiler nasıldı tanıtım?
Bu kitabımı kısa ve öz şekilde yazacağım, kısaca çok uzun bir roman olsun istemiyorum, derdimi kısa bölümler şekilde anlatacağım. 🧡
Buraya Güz yarası hakkında ki duygu ve düşüncelerinizi bırakır mısınız?
Buraya (🥀) boynu bükük bir gül emojisi bırakalım. ')
Bu arada Temmuz ayında yazılamaya başlayacaktır. Hâlâ sınav haftamdayım. :)
Bu arada kuzularım DM de büyük bir artış var, kimseye yetişemiyorum, cevap veremediklerim kusura bakmasın. *)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZ YARASI
Mystery / ThrillerElindeki suyu tepesine bir dikiște bitirdi ve su șișesini hızla evlerinin geniş bahçesine savurdu. Onu her sabah böyle izlemek akıl kârı değildi ama elimde de değildi. Perdeyi biraz daha araladım ve atletli ama yaklaşık bir saati aşkın süredir spor...