Selam. Teog bitti. Bundan sonra daha sık bölüm atıcağım. Bundan emin olabilirsiniz. İyi okumalar :)
''Tamam bu kadar duygusallık yeter ayrılın.'' dedi Rüzgar ve yanımıza gelerek bizi ayırdı. Mert benden ayrıldığında bana bakıp gülümsedi. Gerçekten samimi bir gülüşü vardı.
''Eve gidince ayrıntılı konuşuruz Bora'yı taburcu edeceğiz.'' dedi Mert. İstemsizce kaşlarım havaya kalktı.
''Daha yeni kan verilmedi mi ?'' dedi arkadan Öykü. Tam da söylemek istediğim şey buydu işte.
''İki saat oldu ve ameliyattan çıkalı çok oldu kızlar.'' dedi Ege. Bu ne ara gelmiş ? Zaten bunları bir türlü takip edemiyorum.
''Siz gidin önden isterseniz biz bir iki bilemediniz üç saate geliriz.'' dedi Mert. Ben olumlu anlamda kafamı salladım. Kızlar arkamda olduğu için tepkilerini görememiştim. Mert yanıma gelerek tekrar bana sarıldı. Gülümseyerek ayrıldı ve arkasını dönüp ilerledi. Arkasında kocaman gülümseyen bir ben bırakmıştı.
''Hadi gidelim.'' dedi Deniz arkadan koluma dokunarak. Deniz ve Öykü'ye doğru dönerek kafamı salladım.
Hastaneden çıkıp Öykü'nün tatlı arabasına doğru ilerlemeye başladık. Arabaya bindiğimizde Deniz ve ben arkada oturuyorduk. Öykü de arabayı kullanıyordu.
''Biraz tuhaf bir gündü.'' dedi Deniz sessizliği bozarak. Öykü aynadan bize baktı.
''Ya ne demezsin daha fazlalarını gördüm ben Mert, Bora ve Aslı sağ olsun.'' dedi Öykü. Suratımda küçük bir tebessüm oluştu.
''Asıl ben Mert'in Aslı'ya sarılmasını tuhaf buldum. Sonuçta sürekli kavgalıydılar.'' dedi Öykü. Öyleydik.
''Cidden. Ne oldu bir an da ?'' dedi Deniz. Çok güzel bir şey oldu.
''Büyü, mucize veya şans.'' dedim gülümseyerek. Öyleydi. Ya büyü ya mucize ya da şans...
''Geldik.'' dedi Öykü emniyet kemerini çözerken. Hızla kapımı açıp indim.
Evin önüne geldiğimiz de anahtarımı çantamdan çıkarttım ve kapıyı açtım. Kapının önünden çıkıp kızların da içeri girmesini bekledim. İkisi de girince kapıyı kapattım. Salona doğru ilerlemeye başladığımda kızlar da arkamdan geliyordu. Salona girdiğimde ikili koltuğun sağ tarafına oturdum.
''Eee peki şimdi ne yapacağız ?'' dedi Öykü.
''Bekleyeceğiz.'' dedim. Sadece bekleyebilirdik. Elimizden başka bir şey gelmez. Acaba Bora nasıl ? Ne ara aşık oldum ki ben ?
''Aslan kral izlemeye ne dersiniz ?'' dedi Deniz. Öykü ve ben şaşkınca Deniz'e bakmaya başlamıştık bile.
''Aslan kral ?'' dedi Öykü kaşları havada soru sorar bir şekilde. Deniz Öykü'yü onaylar şekilde kafasını salladı.
''Tamam olur.'' dedim. Öykü dönüp bana baktı. Gülerek omuz silktim.
''Ben aslan kral çizgi filmini her zaman yanımda taşırım.'' dedi ve yanında ki henüz yeni yeni fark ettiğim çantasını karıştırmaya başladı. Bulup çantadan çıkarttığında gülümseyerek bize baktı.
''Hadi izleyelim.'' dedi ve ayağı kalkarak çizgi filmi taktı. O ayarlamaları yaparken Öykü'ye baktım. O da bana bakıyordu. Ona gülümsedim. Deniz filmi hallettiğinde yanıma oturdu.
''Of! Kızlar bakın beni en çok üzen sahne otuz beşinci dakika ellinci saniyeye geliyoruz.'' dedi Deniz. Bu çizgi filmi baya seviyordu. Saniyesine kadar ezberlemiş ya.
''Ne oluyor ?'' dedim merakla. Çizgi filme kendimi kaptırmıştım bile.
''Mufasa..'' dedi Deniz. Dönüp ona baktım. Gözlerini çizgi filmden ayırmadan ağzına bir mısır attı.
''Ölüyor..'' dedi bu sefer. Kafamı çevirip tekrar çizgi filme odaklandım.
''Gene mi ya ?'' sesi duymamla kızlarla birlikte çığlık atmamız bir oldu. Korkuyla hızla ayağı fırladım. Rüzgar, Mert, Ege, Anıl ve Bora'nın olduğunu görünce derin bir nefes aldım ama hepsi gülüyordu.
''Amacınız ne sizin ?'' dedim sinirli gözlerle onlara bakarak. Rüzgar beni umursamadan Deniz'in yanına geldi, oturdu. Yanağından öpüp kaseden mısır alıp ağzına attı. Rüzgar yerime oturunca bende odada ki üçlü koltuğun ortasına oturdum. Ege gidip öbür tekli koltuğa oturdu. Anıl oradan bulduğu bir sandalyeye oturdu. Mert Bora'nın yürümesine yardım ederek oturduğum koltuğa doğru ilerledi. Bora kolunu Mert'in omzuna atmıştı ve Mert yürümesinde yardım ediyordu. Mert kafasını kaldırıp bana baktı.
''Aslı yardım etsene.'' dedi Mert. Hemen ayağı kalkıp Bora'yı tuttum. Bir an da heycanlanmıştım. Midemde filler tepişiyordu sanki. Bora'yı koltuğun uç kımına oturttuk. Mert'te öbür uç kısma oturup beni yanına çekti. Bende ortalarına oturmuştum. Mert koluyla beni sardı.
''Anlat hadi.'' dedi Mert. Bir an da söylemişti.
''Neyi ?'' dedim sadece. Aslında biliyordum ama bu konulardan bu kadar kişi içindeyken bahsedebilir miydim ? Bilemiyorum.
''Koray'ı.'' dedi Mert. İsmini uzun süre sonra birisinin ağzından duymak tuhaftı.
''Neler yapıyor ? Onun kuzenim olduğunu öğrenmek çok tuhaf geliyor. Yani benim arkadaşım oysa.'' dedi Mert. Kolunu kendimden çekip ayağı kalktım. Çantamı koltuktan alıp içinde ki resmi buldum. Resmi sıkı sıkı tutarak Mert'in yanına ilerledim. Yanına oturdum. Mert tekrar kolunu omzumdan atarak beni sardı. Sarıldığım resimden kollarımı gevşeterek Mert'e uzattım. Mert kaşlarını çatarak resme baktı.
''O dimi ?'' dedim ve yutkundum. Sesim titriyordu. Mert suratıma baktı. 'Evet' anlamında kafasını salladı. Gözümden istemsizce bir yaş akmıştı bile. Mert eliyle yanağımı sildi.
''Ağlama. Ne olmuş ki kuzeni mi arkadaşım sanıyormuşum. Kuzenim olduğunu öğrendiğime göre artık onla daha yakın olabileceğim işte.'' dedi. 'Hayır' anlamında kafamı salladı. Mert anlamamış gözlerle bana baktı.
''Anlat.'' dedi sadece. Kafamı elimde sıkı sıkı tuttuğum resme çevirdim. Uzun uzun resme baktım.
''Üç-dört yıl önce falandı. Beş aylığına buraya gelmişti. Çok özlemiştim. Biz çok iyi anlaşıyorduk. Abi kardeşten çok fazlasıydık.'' dedim. Gözümden akan yaşların haddi hesabı yoktu. Kimseden ses çıkmıyordu.
''Sonra geldi. Bir iki ay içerisinde bir kütüphanede çalışmaya başladı. Çünkü o kitap okumayı çok seviyordu. Her gün bir iki saat beraber kitap okurduk biz. Bir gün gene okul çıkışı kütüphaneye gitmişti. Gelmesine bir iki saat kalmıştı. Kitabımı, oturacağım yeri her şeyi hazırlamıştım. Sonra telefon geldi. Çalıştığı kütüphane de yangın çıkmış. Korktum ona da bişi olmuştur diye. Tam gidiyordum ki o aradı beni. Abim. Bana iyi olduğunu söyledi. Aradan bir kaç saat geçti ama hala gelmemişti. Tekrar orada çalışanlardan birini aradığımda bana... abimin öldüğünü söyledi.'' ağzımdan büyük bir hıçkırık kaçtı.
''O zaman kahrolmuştum. Hayatımda en çok değer verdiğim kişiyi kaybetmiştim ben. Herşeyimdi o benim. Onsuz yapamazdım. Bana her zaman 'Eğer bir gün bir şey olur da seni veya kitaplarımı bırakırsam onlara sen bak, sen sahiplen çünkü tanıdığım en iyi kitapçım sensin.' derdi. Öyle yaptım. Kitaplarının hepsini kendi odama yerleştirdim. Bir hafta odamdan çıkmadan bütün kitaplarını okudum. Her kitabının arasında onunla olan bir resmim vardı. Hepsini o koymuş. Onun tek bir kitabını okumadım. O da korktum. Abim hakkında kötü bir şey duymaktan korktum. Çünkü o kitabın içinde bir mektup vardı. Abimin birilerine ve bana yazdığı üç mektup. Cesaret edemedim. Arkadaşlarının kim olduğuna, kime ne yazdığına en önemlisi bana ne yazdığını okumaya cesaret edemedim ve artık cesaret etsemde okuyamıyacağım. Mert. Hani ilk geldiğim gün bana bağırmıştın ya. Merdivende oturup ağlıyorum diye.'' dedim Mert'e bakarak. Tepkisizce donup kalmış şekilde bana bakıyordu. Yanağından yaşlar akıyordu.
''Ben o gün o içinde mektuplar olan kitabı kaybettim...''....

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ne Bu Kitap Sevgisi ??
Teen FictionAnnesiyle babası boşanan Aslı İzmir'e teyzesinin yanına üniversite için taşınır ve hayatı değişir. Aslı kitaplarının ellenmesinden hoşlanmıyor peki niye ? ***** ''Mert kitap okuyor da benim mi haberim yok ?'' dedi biri kafamı kaldırdığım da biri kit...