Bir teyzeme bir de şu Mert'in diğer kuzeni ve onun arkadaşına bakıyordum.
''Niye kapının önünde duruyoruz. Hadi içeri geçelim. Gelmeden önce hizmetçilerin izinlerini bitirmiştim. Gelmiş ve kahvaltı hazırlamış olmaları gerekli.'' dedi teyzem. Ben durmuş sadece izliyordum. Hayat tuhaftı. Zaman makinesinde yaşıyormuşuz gibi o kadar hızlı akıp gidiyordu ki geceyle gündüzü ayırt edemiyormuşum gibiydi.
Herkes salonda ki masaya doğru ilerlerken peşlerinden gittim. Masaya oturduğumuzda herkese göz gezdirdim. Teyzem hariç herkes buradaydı. Ne ara nereye gitti anlayamamıştım bile. İşte bundan dolayı hayatımızı zaman makinesinde yaşadığımızı düşünüyordum. Bir yanımda Öykü, diğer yanımda Deniz oturuyordu. Deniz'in yanında ise Rüzgar vardı. Kızlar tam olarak Öykü ve benim karşımdaydılar. Mert kuzenin yanına Bora ise tam Mert'in yanına oturmuştu. Ege masanın bir ucuna, Anıl bir ucuna geçmişti.
''Hadi anlatın bakalım. Kim kimin sevgilisi ?'' dedi Mert'in kuzeni. Kocaman sırıtışı yüzünden hiç silinmiyordu. Bu benim açımdan çok sinir bozucu bir şeydi. Bu kızları daha şimdiden hiç sevmemiştim. Herkes yemeklerini yemeye başlamıştı bile.
''Rüzgar bence siz başlamalısınız. Siz ikiniz sevgilisiniz, dimi ? Zaten olmasanız o kızın bu evde işi ne ?'' dedi ve saçının omzunda duran bir tutamını eliyle arkaya savurdu. Kaşlarımı kaldırmış kıza bakıyordum. Cesaretli kızdı. Fazla cesaretli.
''Evet Ece, o benim sevgilim.'' dedi Rüzgar. Kafamı çevirip ona bakmamıştım bile.
''Nasıl tanıştınız ?'' dedi gülümseyerek. Aslında bunu bende merak etmiştim şimdi. Sonuçta hiç böyle bir şey sormamıştık onlara. Rüzgar çatalını tabağının kenarına koydu, dirseklerimi masaya dayayıp ellerini birleştirdi. Diliyle dudaklarını ıslattı. Bu sefer dönüp ona bakma zahmetinde bulunmuştum.
''Bir gün bahçede Ege ve Anıl'ı arıyordum. Ege bir kızla konuşuyordu. Biraz daha yaklaştığım da kızın Deniz olduğunu gördüm. Tabi o zamanlar Deniz'i tanımıyordum. Ege yanıma geldiğinde onun kim olduğunu falan sordum. Aslında Ege'yle konuşmalarını çok kıskanmıştım çünkü gülüyorlardı da. Ege'ye sorduğum da ders notu istediğini söyleyince kıskançlığım biraz olsun geçti. Ege'yle bir kaç derslikleri aynıymış. Sonra Ege'ye onu sinemaya davet etmesini söyledim. Bahçe de Deniz'i gördük. Gitti sordu. Ben bir kaç adım ötelerinde bekliyordum. Sonra Ege yanıma geldi. Deniz'in gelmek istemediğini söyledi. Ege ısrar edince de o gün işleri olduğunu söylemiş. Ertesi gün tekrar çağırdık. Gelmedi. Bir sonraki gün tekrar çağırdık. Bu sefer gelmişti. Pek benimle konuşmuyordu. Genelde Ege ve Anıl ile muhatap oluyordu. Sonra sinemaya gittiğimiz de Aslan Kral filminin 3D gösteriminin vizyona girdiğini gösteren kocaman bir afiş vardı. Deniz koşarak afişe yapıştı. Bizde ona gitmek zorunda kaldık. Film de ezberlediği sahnelere tekrar tekrar tepki vermiş olsa da izliyordu. Sinemadan sonra ona bir şeyler yapmayı teklif ettim ama istemedi. Anlayacağınız beni az süründürmedi. Sonra gidip ona 'Ben Simba'yım Nala'm olur musun ?' dedim ve o da kabul etti.'' dedi gülerek. Anlatırken sürekli gülmüştü. Çıkma teklifi kısmın da ise Deniz'in gözlerinin içine bakıyordu. Bende gülümsüyordum. Güzel bir tanışmaları vardı. Gözlerim Bora'yı bulduğun da o da bana bakıyordu. Bizim tanışmamız felaket gibiydi. Aklıma geldiğinde ister istemez gülmüştüm. Gözlerimi Bora'dan çekip tabağıma baktım.
''Sen ?'' dedi Mert'in kuzeni yani Ece. Kafamı kaldırıp ona baktım, bana bakıyordu. Kaşlarımı kaldırarak ona bakmaya devam ettim. Gözlerini devirdi. Sıkıntıyla nefesini dışarı verdi.
''Neyse, zaten senin bu evde yaşama sebebin Mert'in kuzeni olman. Duyduğum kadarıyla kitapları çok seviyormuşsun. Erkeklerle ilgin olabileceğini pek düşünmüyorum.'' dedi gülümseyerek. Bu kızın gülümsemesinin altında çok şey vardı. Bir çok şey.
''Beni kendinle bir tutmamakta çok haklısın.'' dedim omuz silkip. Kafamı yukarı aşağı sallayıp kendi söylediğimi onayladım. Ece'nin yüz ifadesi düşse de hemen geri toparladı. Bu sefer gözlerini Öykü'ye çevirdi. Gözlerimi devirdim.
''Senin için hiç bir şey söylemiyorum bile.'' dedi gülerek. Öykü hakkında niye böyle söylediğini anlamamıştım. Öykü gerçekten güzeldi. Sadece gözleri bile yeterdi. Yeşil ile gri arası gözleri bile. Kahverengi uzun saçları, uzun boyu... Güzel kızdı. Sofraya sessizlik çökmüştü.Herkes yemeklerini yerken Öykü tabağındakiler ile oynuyordu. Mert'in yanında onu küçük düşürücü sözler söylemişti. Böyle şeyler herkesin ağırına giderdi. İnsan sevdiği adamın karşısında farklı olurdu. Bazen beş saniyelik bir bakışma da, ona normal gelen bir bakışmada, senin için o kadar çok duygu gizlidir ki... İnsan o an ne yaptığını şaşırır...
Herkes yemeğini yediğinde Öykü ve benim tabağım olduğu gibi doluydu. Ece'nin yanında ki adının Tuğçe olduğunu öğrendiğim kız tuvalete diyerek gitmiş, henüz gelmemişti. Deniz ve Rüzgar aralarında bir şeyler konuşuyordu. Ege... Ege'nin nereye gittiğini bilmiyordum.
''Çocuklar, arka bahçeye bir kaç minder falan koydurdum. Orada oturabilirsiniz. Tabi isterseniz.'' dediğinde aklıma Bora'yla olanlar gelmişti. Göz göze geldiğimizde gözlerimi ondan kaçırdım. Kitap. Kitabımı orada unuttum.! Gözlerimi kocaman açarak Bora'ya baktım. Diğerlerinin bunu anlama ihtimaline karşı kendimi toparladım. Herkes ayağı kalktığında bende kalktım. Hep beraber bahçeye gidiyorduk. Aslında kitabı orada unutmamdan bir şey olmazdı. Orada kitap okuduysam kime ne ?
Herkes gülerek ilerlerken evin köşesini döndük. Öykü donuk bir şekilde kaldığında baktığı şeye doğru döndüm...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ne Bu Kitap Sevgisi ??
Novela JuvenilAnnesiyle babası boşanan Aslı İzmir'e teyzesinin yanına üniversite için taşınır ve hayatı değişir. Aslı kitaplarının ellenmesinden hoşlanmıyor peki niye ? ***** ''Mert kitap okuyor da benim mi haberim yok ?'' dedi biri kafamı kaldırdığım da biri kit...