Ve yürümeye devam ettik.
✅✅✅✅✅✅✅✅✅✅✅✅✅✅
Jake den:
Bölümü bitirdiğim gibi çıkmıştım. Orada olmak isteyeceğim son şeydi. Korkumuzu neden yenmemiz gerekliydi.? "Kaybolmak" gibi saçma sapan asla sevmediğim bir korkum vardı. Ve ben kendi kafamın içinde kayboldum. Yeni bölüme girdiğimde az ileride yerde oturmuş ağlayan bir beden gördüm. Tahmin ettiğim kişi olabilir miydi.? Sesizce yaklaştım. Aramızda biraz mesafe bırakıp durdum. Heeseung Hyung olabilir miydi.?Ben:Hyung.?
Duraksadı. Beni seçememiş olmalıydı. Kafasını kaldırdı. Mavi ışık olsada ağladığı belliydi.
Heeseung Hyung:Ki-Kimsin.?
Ben:Jake...
Heeseung Hyung:Jake.?
Yerinden kalkmaya çalışırken yere düşmüştü. Çok komik görünüyordu. Ama ona yardım etsem iyi olurdu.
Ben:Sakin ol.
Deyip yanına gittim.
Heeseung Hyung:Sensin değil mi.? O halüsinasyonlardan falan değilsin.?
Gülümsedim. Onun da gülmesi gerekliydi.
Ben:Hadi ama. Benim gibi yakışıklı, benim gibi deli dolu, benim gibi akıllı birisini gördün mü.? Gördüysen söyle hemen onu öldüreyim.
Gülümsemeye çalıştı. Fakat o minik gülümsemesi geri söndü. Tuttuğum kolunu ise çekip benden uzaklaştı.
Heeseung Hyung:Sen gerçek olamazsın.
Ben:Hyung. Benim.
Heeseung Hyung:Güçsüzlüğümü mü kullanacaksınız.!? Bu kadar adi olamazsınız.!
Ben:Benim Hyung. Jake Sim.
Ondan hemen bana inanmasını bekleyemezdim. Ama mantıklı düşünmesi gerekiyordu.
Heeseung Hyung:İnanmıyorum. O zaman inandım ve resmen beni öldürüyordun.!
Diyerek 3. görevi kast etti. O görev... Tanrı aşkına hangi geri zekalı buldu onu.!?
Ben:O bir görevdi. Ben gerçeğim.
Ona gerçek olduğumu kanıtlamak istiyordum. Ama ne yapabilirdim.? Cebinden bir şey çıkardı. Mavi ışıktan seçtiğimde silah olduğunu anladım. Anlaşıldı. İşim zordu.
Ben:Hyung. İndir o silahı.
Heeseung Hyung:Asla. Kafana sıkacağım ve cehennemin dibine gideceksin.
Onu hâlâ daha güldürmeye çalışıyordum.
Ben:Teknik olarak bir şeytanım ve cehenneme gideceğim. Ama ölmek için sebebimin bu olduğunu düşünmüyorum. Lütfen indirir misin silahı.?
Gülümsedim. Başka ne yapacağımı bilmiyordum. Ona dostça el uzattım. Hâlâ daha silahını indirmemişti.
Ben:Hadi Hyung...
Tetiği çekmişti. Evet. Sonum bu kadarmış. Gözlerini kapattığını gördüm. Bunu fırsata çevirmeliydim. Elindeki silahı aldım ondan uzaklaştırdım. Bana yumruk atacağını anladığımda yapacak başka şey kalmamış sarılmıştım. Ağlamaya başladı. Neden olduğunu bilmiyordum. Ama ağlamamalıydı.
Ben:Benim...
Ben:Jake Sim...
Ben:Gerçeğim...
Ben:Buradan beraber çıkmaya ne dersin.?
Dediğim şeyle daha çok ağlamıştı. Yanlış şeyler mi söylüyordum. Sussam iyi olurdu. Ayağa kalktım. Buradan gitsek daha iyi olacaktı galiba. Yardımım ile ayağa kalkmıştı. Aynı anda titreşen bilekliklerimize baktık.
"Görev tamamlandı."
Yeni bölüme doğru yürümeye başladık. Acaba diğerleri nerdeydi.? Onları da bulabilecek miydik.? Kafamda yeniden kaybolmak istemiyordum. O yüzden Heeseung Hyung ile yürümeye odaklandım.
● ● ●
Sunghoon dan:
Bölümden kendimi atmıştım. Sersemlemiştim. Korkumun beni bu kadar iyi tanıması beni şaşırtmıştı. "Hayatın Kısıtlanması" beni kısıtlıyorlardı. Yaptıklarımı. Arkadaşlarımı. Her şeyimi. Açılan kapı ile içeri girdim. Etrafıma bakındım buradan çıkmak istiyordum. Kolumdan gelen sesle o tarafa baktım."Görev-5:Kimseye güvenmeyin.
Sizin beyninizin size karşı tuzağı olabileceğini unutmayın"Bilekliği kapattım. Buradan çıkacak bir yol bulmalıydım. Oyunu bitirmek için değil. Artık burada olmak istemediğim için. Oyunu kazanmak artık umrumda değildi. Duyduğum ayak sesleri ile arkasıma döndüm. Karanlıktan gelmişti ses. Etrafa baktım. Kimse yok- Mavi ışıkların yansıttığı ortamda orada duran bedeni seçmiştim. Jay Hyung'du bu.
Ben:Jay Hyung...
Ona yaklaşmaya başladım. O ise yerinde duruyordu. Adımlarımı hızlandırdım. Koşup ona sarıldım. Geriye doğru 2-3 adım sendeledi. Ama umrumda değildi. Bulmuştum onu.!
Ben:Jay Hyung sensin...
Ben:Gerçeksin...
Diyerek kendi hâlimde sevincimi paylaştım onunla.
Jay Hyung:Ben gerçeğim peki ya sen.?
Sesini duyduğum gibi duraksadım. O neden böyle demişti.? Gerçektim ben.
Ben:Jay Hyung...
Uzaklaştım ondan. Neden bu kadar ciddiydi.? Neden herkesin gözlerinden okuyan ben bunu okuyamıyordum.? Sadece gözlerine baktım. O gerçek değil miydi.?
Ben:Ben gerçeğim. İnan bana. Bu oyun yüzünden kimseye güvenemiyoruz. Ama ben gerçeğim.
Aklıma bir fikir geldi. Gerçek olduğumu kanıtlayabilirdim. Cebimden çıkardığım bıçağı boynuma dayadım. Korkmuştu. Ne vardı.? Yaparım ben.
Ben:Ve bunu kanıtlayabilirim.
Jay Hyung:Hey hey hey. Sakin. Ver onu bana.
Deyip elini uzattı. İnanıyor muydu bana.?
Ben:Bana inanıyor musun Hyung.?
Jay Hyung:Evet. Şimdi o bıçağı bana ver lütfen.
Yaklaştı ve bıçağımı alıp cebine koydu. Ona gülümsedim. Ve yeniden sarıldım. Bu sefer o da sarılmıştı. Ağlamaya başladım. Onu bulmuştum. Ve beni bu düşüncelerden kurtarmıştı. Tam benden ayrılıyordu ki izin vermedim. Beni böyle görmemeliydi. Böyle dağılmış ve güçsüz görmemeliydi.
Ben:Beni böyle görme.
Jay Hyung:Herkes ağlayabilir Sung. Ağlamaz dediğimiz kişiler bile. Güçlü olmak güzel bir şey fakat bizim de duygusuz olduğumuz gerçek değil.
Ve sarılmayı bıraktık. Gözlerime baktı. Ve konuşmaya başladı.
Jay Hyung:Hadi biraz dinlenelim.
Tam yürümeye başladığımızda bildirim gelmiş ve durmuştuk.
"Görev tamamlandı."
Geldiğim yere geri yürüdük. Yeni bölüme bugün geçmesek mutlu olurdum. 96-120 saattir uykusuzdum. Ayrıca bölümler de kapanmıyordu. Yani yenisine geçmeye gerek yoktu. Ve yürümeye devam ettik. Galiba biraz olsun rahatlamıştım. İyi ki arkadaşımdı..
Bu kadardı. Umarım beğenmişsinizdir. Diğer bölüm görüşmek üzere. İyi okumalar. Bye~.♡ 🖤🖤🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🌑 Dark Moon 🌑
Fanfiction❕️DÜZENLENMEKTE❕️ 7 farklı yetenek bir araya geldi, 7 farklılık, 7 özel kader... Kaderleri, kesiştikten sonra beraber güzel anılar biriktirmeye başladı ama bu güzel anıları bozulup yeni şeyler karşılarına çıkacaktı, buna kıskançlık yol açacaktı. Bir...