⛼ Malikane ⛼

13 1 0
                                    

O yüzden bu görevi kendi üzerime almıştım. Ve yapacaktım da.

⛼⛼⛼⛼⛼⛼⛼⛼⛼⛼⛼⛼⛼⛼

Saat:02.05

Heeseung dan:
Kanlı gözlerimle tavana bakıyordum. İçimde bir yerde bir şeyler savaş veriyordu. Ama ne olduğuyla alakalı fikrim yoktu. Sağ tarafıma dönüp Jake'e baktım. Sakin bir şekilde uyuyordu. Aramızda bir şeyler vardı. Soğuk ve keskin. Birbirimize ulaşmamızı engelliyordu. O engelleri kaldırmaya çalışsamda olmuyordu bazen. Dudaklarım fısıltıyla konuşmaya başladı. Benim istemem yoktu. Şu anda bulunduğum durum bile benim isteğim değildi.

Ben: -fısıltı- Özür dilerim. Seni kırdığımı biliyorum. Bu yüzden bana uzak davranıyorsun. Ben buradan çıkmak için uğraşıyorum. Ve bu uğraşım seni kırıyorsa özür dilerim.

Şifonyerdeki Mp3 çalarıma sarıldım ve oradan benim playlistime girdim. EXO'dan Trauma açtım ve kulaklığımı takıp düşüncelerden uzak temiz bir uyku çekmeye çalıştım. Becereceğim kesin değildi. Ama uyuyabildiğim tek şey de bu oluyordu. Yatakta büzülerek kendimi sarmalamaya çalıştım ve gözlerimi sıkıca yumdum. Uyuyarak sorunlarımın çözülmeyeceğini biliyordum ama yine de hayallere kanmakta gerekiyordu. Ve ben hayallere kanmayı seçiyordum.

(Saat:08.27)

Heeseung dan:
Kulağımda hafif tonda çalan BTBT (B.I) ile gözlerimi araladım. Odanın içine sızan yaramaz güneş ışınları duvarda dans ediyorlardı. Yatağımdan kalkmadan gerindim ve parmaklarımı incelemeye başladım. Her sabah yaptığım bir şeydi. Neden bilmem ama çok eğlenceli oluyordu. Parmaklarımı incelemem bittiğinde Jake'in hâlâ daha uyuyup uyumadığını öğrenmek için sağ tarafıma baktım. Uyanmış ve kitabını okuyordu.

Ben:Günaydın.

Diyerek ilk mesajı göndermiştim ona. Jake beni duyup kitabından gözünü kaldırmadan cevap verdi.

Jake:Günaydın Heeseung Hyung.

Diyerek yeni sayfaya geçti. Kafamı tavana çevirdim ve dün akşam içimdeki karmaşayı düşündüm. Jake ile aramız açıldığından beri içimde bir şeyler ters gitmeye başlamıştı. Bunu düzeltecek kişiler bizlerdik. Aklıma gelen fikirle hemen sağ tarafıma döndüm, elimi çenemin altına alarak kafamı kaldırmış ve Jake'e sevinçli gözlerle bakmaya başlamıştım.

Ben:Hey Jake-ah.

Jake:Evet Heeseung Hyung.?

Diyerek kitap okumasına devam etmişti. Bir anlık durdum. Bu kadar soğuk davranmasının sebebi ben miydim.? Bunu düzeltmem gerekiyordu.

Ben:Hani malikanedeyiz ya.

Jake:Evet.

Ben:Kahvaltıdan sonra gezintiye çıkmaya ne dersin.? Hem kafa dağıtırız.

Sayfayı çeviren eli ve gözleri donmuştu. Beyni bir karar alıyor gibiydi. Kararını verdikten sonra sayfayı çevirdi ve gözleri devam eden cümleleri takip ederken bana cevap verdi.

Jake:Teşekkür ederim Heeseung Hyung ama Sunghoon ve Sunoo ile başka bir planım var.

Ben:Ah o zaman. Ben de sizinle olsam.? Ya da~. Ondan sonra yapsak.? Ne dersin.? Olur mu.?

Jake:Teşekkürler Heeseung Hyung. Belki başka bir zaman.

Diyerek beni geçiştirmiş ve kitabına geri dönmüştü. Çenemin altındaki elimi çektim ve geri yatağa attım kendimi. Bu soğuk savaş neden bizi bu kadar uzaklaştırmıştı.? Önceden de böyle oluyordu. Küslüklerimiz oluyordu ama bu öncekilere benzemiyordu. Bu buz kütlesi sandığım kadar hızlı aşılacak bir şey değildi belli ki. Kulağımdaki düşmek üzere olan kulaklığı tamamen soktum ve kimseyi duymamak için sesi sona getirdim. Duvardan tarafa dönüp güneşin duvara yaptığı perfomansı izlemeye başladım. İçimde büyüyemeyen çocukluk ruhumu kendi kendime oyun oynarken geçiyordu.

🌑 Dark Moon 🌑Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin