Jeongin
Hyunjin'le Felix'in Hyunjin'e gönderdiği konuma gelip kafeye girerek boş bir masaya oturmuştuk.
Hyunjin eline menüyü almış ve içeceklere bakmıştı. "En sevdiğin içeçek hangisi?"
"Mmm... Aslında milkshake içmeyi seviyorum o yüzden milkshake söyleyeceğim, sen?"
"Buzlu amarinaco söyleyeceğim." menüyü kapatmış ve garsonu çağırarak siparişleri vermişti. Kısa bir süre sonra ise ikimizin içecekleri gelmiş ve keyifle yudumlamıştık.
"Kendini biraz tanıt Jeongin, nelerden hoşlanırsın? Nelerden hoşlanmazsın? Seni daha iyi tanımak istiyorum."
Seni daha iyi tanımak istiyorum. Bu cümle aklımda dönüp durmuştu.
"Resim çizmeyi severim, biliyorsundur resim bölümündeyim. Ayrıca manga okumayı ve anime izlemeyi de severim. Genelde bl manga okurum, en sevdiğim manga da Given'dır."
"Given mı? Duymuştum bu animeyi ama bakmaya pek vaktim olmadı." dedi içeçeğini yudumlayarak.
"Kesinlikle bakmalısın! Çok süper bir anime!" aniden yükselen heyecanımı fark edip duraksadım ve içeceğimi yudumladım. O sırada Hyunjin kıkırdıyordu.
"Sen de kendinden bahset. Ben de seni tanımak istiyorum Hyunjin."
İçeceğinden birkaç yudum almış ve bardağını masaya bırakmıştı. "Kendimden bahsedecek pek bir şeyim yok aslında. En sevdiğim hobim dans, en sevdi aktivite yine dans, beni en çok yoran ve nefret ettiren şey yine dans." derin bir iç çekti.
"Anladım... " canı sıkılmış gibi duruyordu. Onu böyle görmek benim de canımı sıkmıştı. Bir şey var ama anlatamıyor gibiydi o yüzden üstüne gitmeyecektim.
"İçeceğini bitirdiysen biraz Han Nehri'ne gidelim mi? " gülümseyip Hyunjin'e bakmıştım. Beni onaylayıp ayağa kalkmış ve içeceklerin ücretini her ne kadar kabul etmesem de ödeyip yanıma gelmişti.
Yolda sadece sessizce durup yürüyorduk. Sessiz olmayı her zaman seven biriydim ama şu anki sessizlik seveceğim türden değildi.
"Hyunjin... Çok özel olmayacaksa neden dans için seni çok yoran ve nefret ettiren şey dedin?" meraklı gözlerimi ona çevirmiştim.
"Aslında... Dans etmeyi seviyorum ama sevmiyorum da. İlk başta dans etmek benim için bir hobiydi ama ailem bunu işe çevirmemi ve ileride ünlü bir dansçı olmamı istedi. Ben o zamanlar küçük olduğum için anlamıyordum ve onlar ne dediyse onu yapıyordum. Zamanla dansı iş olarak görmek onu tutkuyla, zevkle yapmamın önüne geçti ve hırslandım. Hırslandığımda kendimi harap ettim ve o zamanlar diğer çocukların yaptıkları şeyleri yapmak yerine hep dans ettim..." derin bir iç çekmiş ve lafına devam etmişti. "Ama aynı zamanda dans benim her anıma şahit oldu. Ne zaman üzülsem, mutlu olsam veya canım sıkkın olsa dans etmek beni rahatlatır."
Son cümlesi bana kendimi hatırlattı. Ben de her hissettiğim duyguda dans etmek yerine resim çizerim.
"Üzücü hayat hikâyemi dinlemek seni sıktı değil mi?" gülmüş ve kafasını çevirip bana bakmıştı.
"Hayır, aksine kendimi hatırlattı. Ben de senin gibi her hissettiğim duyguda resim çizerim ve duygularımı kağıtla paylaşırım. İkimizin arasındaki tek fark senin dans etmen benim de resim çizmem aslında." Hyunjin güldüğünde ben de güldüm.
"Dürüst olacağım bu hayat hikâyemi ilk defa birine anlattım. Genelde insanların zayıf yönümü görmesini istemem ama seni görünce nedense bir şeyleri anlatasım geliyor. İstemsizce kendimi sana anlatasım geliyor Jeongin." durmuş kafasını çevirerek bana bakmıştı. "Neden beni kendine çekip duruyorsun? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love is you - hyunin
Teen FictionSanat lisesinde resim bölümünü okuyan Yang Jeongin ve onun dans bölümde olan hoşlandığı çocuk Hwang Hyunjin. |mpreg|