19
" sevgilimsin. "
Jungkook Jimin'i balkonda tutup ona sıkıca sarıldıktan sonra havanın iyice soğumasıyla Jimin'in titreyen bedenini kucağına alıp içeri geçti. Salona geçtiklerinde şöminenin ateşinden gelen sesler ve ısısı ortamın gerginliğini alıyordu. Jimin hala ağlıyorken Jungkook'un göğüsündeydi. Jungkook kibar hareketler ile saçlarını okşayıp onu rahatlatacak kelimeler söylüyordu. Jimin bu koca ilgi sayesinde biraz olsun kendine geliyordu. Jungkook sonunda ona ulaşmış olmanın sevincini hissediyorken Jimin'i tutup kaldırmış omuzuna yatırmıştı kumral saçlarını. Alnına tüy kadar hafif bir öpücük bıraktıktan sonra şefkat dolu bir ses tonuyla konuşmuştu."Jimin? bebeğim bak bakalım bana."
Jimin kafasını kaldırıp cam gibi olan gözleriyle Jungkook'un suratına bakınmıştı. Jungkook ona gülümseyip dudaklarını hafifçe dolgun parçalara bastırıp geri çekildi.
"Seni çok seviyorum, ağlama artık dayanamıyorum."
Jimin'in suratında koca bir tebessüm belirince Jungkook dişlerini göstererek gülümsemişti. Jimin kafasını kaldırıp Jungkook'a sıkıca sarıldıktan sonra kulağına fısıldamıştı.
"Bende seni çok seviyorum Napolyon."
Jungkook onunla beraber ayağa kalktığında saçlarını kokluyor ve deli gibi mutlu oluyordu. Bu hissi o kadar uzun süredir yaşamıyordu ki, unutmuş olmalıydı. Aşk ise öyle taze, öyle toy, öyle pasifti ki, kontrol edemiyordu. Etmek de istemiyordu.
Jimin'in kafasını yavaşça kaldırıp onu koltuğa oturtmuştu. Kendisi yerde dizlerinin üstünde durup Jimin'in ellerini tutup avuç içlerini öpmüştü. Jimin gülümseyip Jungkook'un saçlarını elleri arasına alıp okşuyorken Jungkook kıkırdıyordu. Jimin o sırada konuşmuştu.
"Anlat bana her şeyi."
Jungkook ilk kaşlarını çatsa da sonra ne olduğunu anlamış hafifçe dikleşip koltuğa Jimin'in yanında oturmuştu. O sırada durgunlaşmış ama bozmamak adına konuşmaya başlamıştı.
"Seninle ilk tanışma anımızda bile sana karşı sahip çıkma duygusu hissettim. Taehyung'dan bile kıskandım seni. Hiç hatırlamadın geçmişi, bazen suratın tanıdık geldi ama o zamanı düşünemedim. Üniversitede sorumsuz bir çocuk gibiydim, unutmak istediğim zamanlarımdı. Sonra sensiz yapamamaya başladım Jimin, sen olmayınca göğüsümdeli nefes almamı sağlayan damarlar bağlanıp kör düğüm oluyordu sanki. Adadayken seni sadece bedenin için istediğime ikna etmeye çalıştım kendimi. Her an bunu söyledim kendime. Sonra soğuk davranmak istedim, benden vazgeçersin diye düşünmüştüm. Sen uçakta uyuduğunda özür diledim senden, defalarca. Kendimden iğrendim seni o hale getirdim diye. New York'a geldiğimizde evden çıkmadığım bir kaç gün. Senin bir fotoğrafın vardı bende, ben annem beni terk ettiğinde bile öyle ağlamamıştım. Sana bakıp ağladım, kendimi yok ettim. Yoongi ve Tae geldi sonra, biraz dayak yedim ama iyi ki yemişim. Sonra Jin ile konuştum. Bana aşık olduğumu söylediğinde buna emin oldum, aşkı senin küşük kısa kirpiklerinde buldum Jimin, yüzündeki her bir bende, dudağındaki çizgilerde buldum. Sarı altın saçlarında. En çok kalbinde ve ruhunda buldum. Sen benim için aşk kelimesinin yanına italik yazı ile yazınan tanımsın Jimin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kill Me With Your Love
FanfictionPark Jimin kafasına savruk hayatında hiç bir şeye inanmayan biriydi, kendine düşkün, fazlaca akıllı, ve asiydi. Jeon Jungkook ise seri katil, fazlaca kurnaz akıllı bi' adamdı. Park Jimin, yıllardır Jeon Jungkook'a hayranlık ve aşk besleyen biriydi...