0.05

393 42 13
                                    

Han Jisung'dan

"Jisung...açıklayabilir misin?" Ben ve tek gecelik ilişkim, artık tamamen giyinik bir halde Minho'nun karşısında oturma odasındaki kanepede oturuyorduk.

"Bu tek seferlik bir şey Minho..." Sözlerimi karıştırmadan, parmaklarımla oynayarak söylemeyi başarmıştım.

"Hyunjin.. senin erkek arkadaşın yok muydu?" Minho sert bir şekilde buradaki en uzuna bakarak sordu. Cevap vermeden önce iç çektiğini duydum "Yok, geçen gün ayrıldık... Onu aklımdan çıkarmam gerekiyordu." diye cevapladı.

Minho'nun oh dediğini duydum, ama bana bakmıyordu, umursamıyordu. Hyunjin'in omzunu sıvazladı ve özür diledi, Hyunjin başını salladı ve yarım bir şekilde gülümsedi.

Hyunjin tüm dikkati bana vererek "Jisung bana bir erkek arkadaşın olduğunu söylememiştin, bilseydim yapmazdım." demişti.

Başımı kaldırmaya cesaret edemedim. Minho'nun gözlerinin üzerimde bir lazer gibi dolaştığını hissediyordum. Minho, Hyunjin'e gidebileceğini gidebileceğini söylediğinde başını salladı ve ayağa kalkıp gitti.

Beni ve Minho'yu evimizde yine yalnız bıraktı.

"Bunu neden yaptın Jisung...?"

"Bilmiyorum."

"Bu bir cevap değildi Ji.." bu sefer kızgın görünüyordu ama onu iyi bir şekilde gizlemeyi de başarıyordu.

"Minho, benimle böyle konuşmamalısın." Gözlerimi devirirken inledim.

İçini çekti, sesini yükseltecekmiş gibi görünüyordu ama elimi yanağına koyduğumda irkilmişti

"Kimin sorumlu olduğunu unutma."

"Jisung yine sarhoş musun?"

Neredeyse birinin ağzını tıkayacak kadar yoğundu hemde, kendi vücudumdaki güçlü kokuyu koklayarak tembelce sırıttım ve sonra omuzlarımı silktim. Sarhoştum.

Zihnim tamamen bilincimi kaybediyordu ve şimdi ne yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sarhoştum, o anda pişman mıydım? Muhtemelen hayır, ama ayık olduğumda da sadece her türlü suçluluğu gidermek için tekrar içmek istiyordum.

"Her neyse, çık dışarı, seni görmek istemiyorum." dedim yorgun bir şekilde.

Her şey benim için bulanıktı ama Minho'nun sesinin üzgün olduğunu söyleyebilirdim, ona vurmak istiyordum, bana baktı, odamıza girdi, onu takip ettim ve birkaç şeyi agresif bir şekilde dağıttığını gördüm.

Kıyafetlerinin yarısından fazlasını, elektronik eşyaları ve tüm anılarını sakladığını söylediği bir kutuyu, yanımdan bir öfke dalgası gibi geçtiğini hissettim ama o sadece iç çekip evden çıktı.

O gittikten sonra bedenim yorgun düştü ve kendimi odamda buldum.

Bang Christopher Chan'dan

Minho beni aradığında akşam saat 11'di, yatakta olması gereken saatte araması garipti çünkü sabah işi için erken yatıyor olması gerekirdi.

"Minho?" Uykulu bir sesle sordum. Tam uyku düzenimi toplamışken tekrar çökmeye başlamıştı.

"Chan... Seninle bir iki ay kalmam gerekiyor."

"Minho? Minho? Tabii ki kalabilirsin, istediğin kadar kal, ben de Changbin ve Felix'e de haber vereceğim."

Sessizdi, çok sessizdi. Minho'nun sesi çok sakindi ama belki de bu noktada pes ettiği içindi. Bence bu Jisung ile ilgiliydi.

Felix ve Changbin'e gece gelip Minho'yu kontrol etmeleri için mesaj attım, Jeongin'i aramayı da düşündüm ama şu anda bilmesine gerek yoktu.

Felix ve Changbin gelmişti, ama henüz Minho gelmemişti, ikiside oldukça endişeli ve bitkin görünüyorlardı, "Kahve?" İkisi zorlukla başlarını sallamalarını ve uyanık kalmak istediklerini belli edercesine gözlerini ovuşturmalarını izledim.

Kahveyi hazırlarken Felix'in konuşmaya başladığını duydum "Jisung'a ne oldu, o benim en iyi arkadaşım değil, iki yıl önce sahip olduğum en iyi arkadaşım değil, ne sikim oluyor?" erkek arkadaşının göğsüne yaslandı.

"Lix ben de bilmiyorum ama her ne olursa olsun Minho'nun hatırı için sonuna kadar gideceğiz, söz veriyorum." dedi Changbin ona doğru kıvrılan küçük figürü sakinleştirmeye çalışarak.

Sonra bir tıkırtı duyuldu, en iyi arkadaşımın morarmış, tokat izli, kollarındaki küçük kesiklerle, gözleri kararmış, artık tanıyamadığım o parlak insan olmayan Minho.

•Bounded•
5. Bölüm Sonu

-04.08.2022-

Bounded | 2Min [✓]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin