0.11

327 42 22
                                    

Lee Minho'dan

"Kapa çeneni!" gence olana bakarak güldüm. "Hayır! Ben ciddiyim mezuniyetinde biri çıplak koşarak mı geldi?" Sungmin ben gözyaşlarımı tutmaya çalışırken gülmekten boğuluyordu.

Geriye doğru yuvarlanırken ellerimi çırptım. Sonrasında telefonumu kontrol ettim ve dans dersime gitmem gerektiğini fark ettim. Bütün sabah Seungmin'i rahatsız etmiştim.

"Üzgünüm Seungmin ama acele çıkmam gerekiyor, dans derslerim var ve daha sonra arkadaşlarımla dışarı çıkacağım." diye iç çektim.

Gülümsedi ve başını salladı. Nefes nefese kalmıştı "Kahretsin... işte, telefonuma numaramı vermeme izin ver. Rebound 2.0 gibi takılmamız gerekiyor." diyerek güldü.

Birlikte geçirdiğimiz küçük ama unutulmaz zamanları hatırlayarak güldüm. Hevesle başımı saklarken telefonuma rakamları girmesini izledim. Farklıydı ama o da değişmemişti.

Ona veda ederek el salladım. Çıktığımda kendini yeni kaydetme şekilene bakıyordum. 'Seungmin Kim :)' kalbim birkaç tur hızla atmıştı. Onu ya da başka bir şeyi sevdiğimden değil, ama farklıydı, basit olarak söylemek gerekirse çok seviyordum sadece.

Çıkarken yanlışlıkla benden birkaç santim uzun birine çarpmıştım ama yüzünü görerememiştim. Ama güzel dekore edilmiş bir kutu tuttuğunu görmüştüm. Seungmin'in dairesine gidiyordu sanırım.

Binadan çıktıktan sonra iç çektim. Çocuklara dans etmeyi öğretmek için hazırlanmam gerekiyordu bu yüzden hazırlanmak için Chan'ın evine gitmek zorundaydım. Ufak bir koşuşturma oluyordu ama bunu seviyordum.

Hâlâ ne yapmak istediğimi bilmiyordum. Belki profesyonel bir dansçı olabilirdim ama emin değildim. Sadece hayata takılıp kalmıştım, stresliydim, çok şey yaşamıştım ve ne yapacağımı bilmiyordum.

Ailem haklıydı, işe yaramazdım. İş yapmakta ve aile işimin varisi olmakta da berbattım.

Taşınmıştım, aslında bir kaç yıl önce kaçmıştım da denilebilir. Ailem hiç bir zaman hayallerimi umursamamıştı. Pek umurlarında değildim, Jisung taciz etmeye başladığında kendimi tekrar kaybetmiştim.

Bir zamanlar beni koruyan ve her şeyin yolunda olduğunu söyleyen, şu an hayattan nefret etme sebebime kadar beni travmamdan koruyan kişi aynı kişiydi. Ama o değişmişti işte.

Belki onun suçu değildi, belki benim suçumdu belki de yaşadığım onca boku hak ediyordum. Telefonum titrediğinde kim olduğuna baktım, Jisung..
"Şeytandan bahsetmişken," diye mırıldandım sessizce.

Yavaşça aramanın kapanmasını izledim, kimseyle konuşmak istemiyordum. Özellikle de onunla. Birkaç saniye yürüdükten sonra tekrar çaldı, oflayıp tereddütle elime aldım telefonu.

"Minho bebeğim. Felix beni kapımın önünde tehdit ediyor." ağladığını duydum. Çok önemsemiyordum. Telefonu suratına kapattım.

Gidip Felix'in gerçekten bizim- Jisung'un dairesinde olup olmadığına kendim bakacaktım -onunla hiçbir şey yapmak istemiyordum- ve kötü bir şey yapıp yapmadığına bakacaktım.

İlk dersim aslında 1'e kadar başlamamıştı ve saat sadece 11'di. Seungmin'i rahatsız etmemek için erken çıkmıştım. Evde kalıp ağlamadığı sürece muhtemelen yapacak başka işleri vardı.

Ağlamak, bu güzel görünüyor. İkimizin de sorunları vardı, ama çok sık ağlamaya meyilli değildim. Bu yüzden belki akşamları ister yatakta ister duşta iyi bir ağlama güzel oluyordu.

Eski sevgilimin dairesine vardığımda daha içeri girmeden çığlık sesleri duymaya başlamıştım. Muhtemelen  Felix'in sesiydi bu Jisung'a bağırıyordu.

•Bounded•
11. Bölüm Sonu

-14.08.2022-

Numarasını almamış mıydı zaten? Neyse

Bounded | 2Min [✓]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin