Öfkeli bakışlarımı üzerinden çekemiyordum.
Hesap soramıyordum.
Bebeğimi kucağından alamıyordum.
Öfkeden geberecekken sadece onu izliyordum.
Gizem Barlas'ın ateşini bir saat sonrasında düşürebilirmişti. Bense o sırada öfkeden ve hayal kırıklığından etrafa zara vermemek için kendimi zor dizginliyordum.
Bebeğim, babasının güvenli kollarında uyuyordu.
Benim oğlum bu durumdayken başka bir kadının yanındaydı. Aradığımda ise açmayıp meşgule atmıştı.
O kadın kimdi? Umurumda olmamalıydı! Benden sıkılan bir adamın başka kadına gidişini umursamamalıydım.
"Barlas'ın durumunu bildirmeden telefonu neden kapattın?" Gözlerimiz birleştiğinde ifadesizdi. Kıpkırmızı olmuş gözlerime uzun uzun baktı.
"Canını daha fazla sıkmak istemedim." Alay dolu sesle konuştuğumda rahat bir şekilde arkama yaslandım.
"Ne demek canını sıkmak istemedim? Oğlum bu durumdayken sıkmak zorundasın!" Güldüm. Hatta kahkaha attım.
"Seni artık sıkmıyorum Yazgı. Şuan bile istediğin yere, istediğin kişiye gidebilirsin." Bacağımı bacağımın üstüne aldığımda kollarımı bağladım.
Ne söyleyebilirdim. Neden beni öylece bırakıp başka bir kadına gittin? Yada telefonu açmayıp meşgule attığında rahatsız etmememi istediğini, başka bir kadına gittiğini anlamalıydım mı? demeliydim.
O kadın kimdi! İçim içimi yiyordu.
"Bana öfkeyle bakmayı kes Esila."
"Nasıl bakayım? Aşkla mı ha?" Öfkeden kararmaya başlayan yeşil gözlerini Barlas'a çevirdiğinde onu nazikçe Gizem'e verdi.
Bebeğim neden ona benzemeyi seçmişti? Ağlamıyordu bile. O bir bebekti, ağlamak zorundaydı.
"Bundan sonra böyle bir durumda direk benimle irtibat kuracaksın Gizem." Dedi uyarı dolu sesiyle.
"Tabi efendim."
Öfkesini gülerek dışa vuran biri değildim fakat şuan ağlayana kadar gülmek istiyordum. Tıpkı kusana kadar içmek gibi ağlayana kadar gülmek, kahkaha atmak istiyordum.
"Yazgı bey sizinle irtibat kurmak istedik fakat siz o sırada meşguldünüz." Dedim hala gözlerimi üzerinden çekmeden alaylı ses tonuyla. Derin bir nefes aldığında konuşmak için dudaklarını araladı fakat cevap vermedi. Canımı yakmamak için konuşmuyordu.
Odadan çıkarken arkasını döndü, bakışlarını bana çevirmemişti. Şimdi beni umursamıyor muydu?
"Akşam misafirlerim olacak, Barlas'ı görmek isteyeceklerdir. Biz izin vermeden buna izin verme Gizem."
Misafirimiz eksikti. Koridorda ilerlerken arkasından takip ettim. Çalışma odasına gidiyordu. Çelik kapının önünde durduğunda sağdaki tuşlarla uzun bir şifre girdi.
Kapıdan gelen kilit sesiyle güçlü kollarıyla kapıyı itti. Onu umursamadan odama ilerleyip kapıyı sertçe kapattım. Barlas bebeğim özür dilerim.
Yatağa bedenimi attığımda dışarıdaki yağmur damlalarını izliyordum. Hava kararmaya başlıyordu.
Yazgı saatlerce dönmemişti. Gizem'in ve dışarıdaki adamların ona ulaşmasını bir şekilde engellemiştim. Ardından Gizem Barlas'la çok güzel ilgilenmişti.
Yazgı'ya ihtiyacım yoktu.
Geniş cama ilerlediğimde perdeleri açıp balkona çıktım. Şimşekler; kararmaya yüz tutmuş gökyüzünü aydınlatıyor, gökgürültüsü ise sessizliği delip geçiyordu. Yağmur damlaları toprakla buluşmak için, toprak ise onu sımsıkı kucaklamak için can atıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFRET +18
Teen Fiction"Adım Yazgı Karadağ." Adını tane tane, vurgulayarak söyledi. "Ölüm seni korkutmuyorsa..." Dedi üzerimdeki vücuduyla daha çok ezerek. "Günlerce inletirim seni altımda! Ölmek için yalvarırsın!" (Duyar kasan embesiller uzaklaşsın. Zorla okutmuyoruz.)