1.3

122K 3.3K 616
                                    

İşler artık dahada karışıyordu. Yazgı bir kez daha gücünü unutturmamıştı.

Üvey kardeşini yaralamıştı. Onu öldürmek istemişti.

Herkes öldüğünü düşünmüştü fakat yaşıyordu ve artık içinde çok daha fazla nefret körükleniyordu. Düşmanlıkları artık üst raddeye çıkmıştı.

Şaşırılacak kadar büyük bir olay değildi fakat gözünü bile kırpmadan kardeşini öldürmeye kalkabiliyorsa benim canımı yakmaktan çekinmezdi.

Karnımda stresten olduğunu düşündüğüm bulantı kusma hissini arttırırken kapı sakince çalındı. Gel komutunu verdiğimde içeri hizmetlilerden biri girdi.

"Esila Hanım Yazgı Bey yemek masasına sizi bekliyor."

Başımı belli belirsiz salladığımda izin isteyerek dışarı çıktı. Burada yedi aydır tutsaktım ve ilk defa beni yemek masasına bekliyordu.

Birlikte mi yiyecektik?

Yavaşça koridora adımlarken artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordum.

Soyadım yakın bir tarihte Karadağ oluyordu. Buna engel olamıyordum ve kimse de engel olamazdı.

Yemek odasına girdiğimde büyük masanın başında oturuyordu. Ellerini birbirine kenetlemiş karşıyı izliyor yada düşünceleri arasında kayboluyordu. Masaya yaklaştığımda geldiğimi farkedip duruşunu değiştirdi.

"Otur." Emirler bla bla.

Yanındaki sandalyeye oturduğumda hizmetliler önüme servisi açtı.

"Artık benimle yemeni istiyorum müstakbel karıcığım."

"İsteklerin benim ne kadar umrumda?" Hizmetliler masadan çekildiğinde gördüğüm yemeklerle midemdeki baskı daha da arttı. Derin nefesler almaya çalıştım.

"Ye önündeki yemeği!" Sert ses tonu sinirlendirmemem gerektiğini vurgularken kaşığı elime aldım.

"İyi hissetmiyorum." Koyu yeşillikleri gözlerimi bulurken mimikten yoksun yüzü ciddiyetle baktı.

"Sana ye dedim!"

"Bana emir verme!" Elimdeki kaşığı bırakıp midemdeki bulantıyı durdurmak ister gibi karnımı bastırdım. Neydi bu?

Yemeğini yemeyi bırakıp elindeki kaşığı sertçe masaya bıraktı.

"Sana şu siktiğimin yemeğini ye dedim!" Tüm uzuvlarım öfkesiyle titrerken içimdeki baskıyı daha fazla tutamayacağımı anladım.

Elimle masaya tutanmaya çalışarak ayağa kalktığımda durduramadığım istekle bulantı dahada şiddetleniyordu.

"Nereye?"

Yazgı'nın sorusunu es geçip hızla lavaboyu bulurken klozetin önüne kendimi bıraktım. Midemi boşaltırken içimdeki sıkıntı kendini rahatlamanın kollarına bıraktı.

Duyduğum yaklaşan ayak sesleri arkamda durduğunda dağınık saçlarımı eliyle toplayıp ensemde tuttu. Baskı volümünü azaltırken nefes alış verişlerim normale dönüyordu. Düzgün nefes alamıyordum.

"Yüzün kireç gibi. Doktor çağırıyorum." Kalkmama yardım ederken küçük bedenimi dev gibi bedeniyle sardı.

"İstemiyorum. İyiyim."

"Sana fikrini soran olmadı."

~

Dakikalar sonra gelen doktor birkaç test yapmış ardından sonuçlar için arayacağını bildirerek evden ayrılmıştı. Yazgı ise sikine bile takmıyor gibi çalışma odasına çıkmıştı.

NEFRET  +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin