MEDYA: Yazgı Karadağ
Elimdeki çatalı ete batırıp ağzıma atarken salondaki sessizlik tüyler ürperticiydi. Soğuk havayı kırmak için şömine harıl harıl yanıyordu.
Dışarıdaki yağmur damlaları yeri delmek ister gibi düşerken gözlerim bahçenin kapısına takıldı. Yazgı'nın adamları güvenliği artırıyordu.
Nedenini merak etmiyordum fakat adamların kalabalık olması durumun ciddiyetini belirtiyordu. Salonda yankılanan sert adımlar masaya yaklaşırken bakışlarımı ona çevirdim.
Eve yeni gelmişti. Yağmurdan ıslanmış saçları ve kıyafetleri ciddiyetini bozmuyordu. Sandalyesini çekip oturduğunda bakışlarını bana sabitledi. Gözlerinin altı morarmış sakalları olduğundan daha uzundu. Konuşmasını bekledim fakat bitkin olduğu kesindi.
"İyi görünmüyorsun?" Çatalı masaya bırakıp ellerimi birleştirdim. Gelmeyeceğini biliyordum ve yemeğe onsuz başlamıştım.
"İyiyim." Gözlerini benden çekip hizmetlilerin önüne açtığı servise bomboş baktı. Uzun süredir yemek yemediğini anlamam uzun sürmedi.
"Seni böyle görmek bana zevk veriyor." Bakışlarını yemediği tabaktan bana çevirdiğinde gözlerindeki karanlığa alayla baktım.
"Sen iyi misin?" Yüzüne tezat yumuşacık çıkan sesi gerçekten iyi olduğumu duymak istiyor gibiydi.
"İyiyim." Elimi davul görünümlü karnıma koyduğumda doğuma sayılı gün kalması heyecanımı arttırdı. Yazgı da bunun farkındaydı.
Dışarıdaki adamların sesleri artarken Yazgı sonunda yemeğine başladı.
"Gece başka eve gidiyorsun. Bilmek istiyorsan Amerika mafyalarından önde gelen ismini öldürdüm. İntikam için gelecektir. Seni ve çocuğumu korumak için burada kalmanı istemiyorum." Duyduklarımı sindirmeye çalışırken çatalla bıçak titreyen elimden düştü.
"Ne?!" Ağzım korkuyla açık kaldığında Hakan Ataman'ı vurduğum gün aklıma geldi.
Ev cehenneme çevrilmişti. Her yerde cansız yatan bedenler ve kan gölü vardı. Burası da öyle olacaktı...
"Aldığın nefesten bile nefret ediyorum." Yemeğine umursamadan devam ederken zehir ettiği tabağı ittim.
Hakan Ataman'ı ben vurmuştum fakat Yazgı o psikolojiye girmemi istemediği için yaralı bedenine üç el ateş edip öldürmüştü. Caniydi.
"Eşya almana gerek yok. İçinde sadece benim numaram olan bir telefon verilecek. Sorun olursa ararsın." İçim içimi yerken merak ettiğim soruyu düşünmeden sordum.
"Sana bir şey olmayacak değil mi?" Tabağındaki gözlerini anında bana çevirirken ifadesiz mimikten yoksun yüzünde hafif bir tebessüm peydahlandı.
"Ölürsen intikamımı alamam. Seni düşündüğümden değil."
Kıvrılmış dudakları bitkin haline tezat modunu yükseltmiş gibiydi. Başını hayır anlamında salladı.
"Senin için bu işi en kısa sürede halledeceğim." Tekrar yemeğine dönerken anlamlandıramadığım şekilde ölmesini istemedim. Bu intikam zırvalığından değildi belki ama ne olursa olsun ona zarar verecek kişinin ben olmasını istiyordum.
Yemek bitmiş hava yavaş yavaş kararmaya başlarken yatak odasının camından dışarıyı izliyordum. Gözümün önünde Yazgı'nın gitgide bittiğini görmek beni mutlu ediyordu fakat gerçekten zevk alıyor muydum orası soru işaretiydi. Ona olan nefretim her geçen gün katlanıyordu. Gece gideceğim eve kendisi gelmeyecekti fakat beni asla yalnız bırakmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFRET +18
Teen Fiction"Adım Yazgı Karadağ." Adını tane tane, vurgulayarak söyledi. "Ölüm seni korkutmuyorsa..." Dedi üzerimdeki vücuduyla daha çok ezerek. "Günlerce inletirim seni altımda! Ölmek için yalvarırsın!" (Duyar kasan embesiller uzaklaşsın. Zorla okutmuyoruz.)