0.5

185K 4.1K 1.5K
                                    

O gecenin üstünden iki hafta geçti. Yazgı sanki hiç birlikte olmamışız gibi davranıyordu. Sürtük demişti ve kanıtlamıştım.

Öfkemin asıl nedeni onu benim de istemiş olmamdı. Diğer nedeni ise bir erkeğin yokmuşum gibi davranması alışık olduğum bir durum değildi.

Bana günlerce zindan olan bu kilitli odada kafayı yememek için TC. Anayasası'nın 7 kısım, 177 madde ve 16 geçici maddesini ezbere okuyordum ve bu bana inanılmaz derecede iyi geliyordu.

Arven on gün önce nişanlısı Sarp'la birlikte ülke dışına çıkmıştı. Kimse yoktu.

Yazgı'nın ise İstanbul'da olduğundan şüpheliydim. Korumalar her zaman üst düzeyde tutuluyor asla boşluk olmuyordu. Onlardan kaçış yoktu.

Karnıma giren sancıyla yüzümü bir kez daha buruşturdum. Stresten ve antidepresanı bir anda bıraktığımdan olmalı diye düşünüyordum.

Yazgının evde olmamasını fırsat bilerek kaçabilme planları kuruyordum fakat imkansızdı.

Gitmeyi her şeyden çok istiyordum.

Düşüncelerimle boğuluyor en son beni öldürebileceği düşüncesiyle damarlarımdaki kan buz gibi oluyordu.

Aralık olan pencereden içeri esen soğuk rüzgarla birlikte yorganı üzerime daha çok çektim.
Akşam saatleriydi. Soğuk rüzgar yağmurun ve kasvetli gecelerin habercisiydi.

Odayı aydınlatan ışıklar bir anda söndüğünde korkuyla oturur pozisyona geçtim. Koskoca Karadağ Malikanesi'nde yanan bir ışık bile yoktu.

Bundan korkacak değildim. Ayakta durmayı kendi öğrenmiş bir kadın karanlıktan korkacak değildi.

Dışarıdan sesler gelmeye başladığında bitkinlikle yataktan kalktım. Balkon camından dışarıya bakmaya çalıştığımda karanlık bahçede korumalar arasında ufak bir kargaşa döndüğünü gördüm. Büyük ihtimalle elektrik sorununu çözmeye çalışıyorlardı.

Bahçeyi saniyelik aydınlatan araba farlarıyla Yazgı'nın arabası sert frenle bahçede durdu. Ardından Yazgı tüm korumalara yüksek sesle bağırdığınde herkes eve doğru koşmaya başladı.

Gökyüzünde şimşek çaktığında bedenim titredi. Haftalardır sakinliğini korudan malikanede bir olay döndüğünü anlamak zor değildi. Kapının kilitli olduğundan bir kez daha emin olmak için kapıya doğru adımladım. Aniden tekrar çakan şimşek ve arkasından gelen gökgürültüsüyle çığlığı basmıştım.

Korkmaya başlıyordum.

Kapı kolunu tuttuğumda kendiliğinden aşağı inmesiyle dumura uğramış gibi kaldım. Kapı elimden çekilirken yavaşça açıldığında görüş alanıma silah namlusu girdi. Tekrar çakan şimşekle oda aydınlandı. Karşımdaki siyah maskeli silahı bana doğrultmuş adamla bir şok daha geçirdim.

Korkudan ikinci çığlığı bastığım sırada susturmak için eliyle ağzımı sertçe bastırdı. Kollarından kurtulmak için çırpınıyordum.


"BIRAK BENİ! YAZGI!" Yazgı'nın beni duyması için boğazım yırtılırcasına bağırmak istiyordum fakat ağzımı kapattığı için sesim çıkmıyordu. Dokunuşu anında midemi bulandırdı. Beni bırakmasını şuan her şeyden çok istiyordum.

NEFRET  +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin