❀ onuncu bölüm

564 103 23
                                    

❀ aimer, kyoukara omoide

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

aimer, kyoukara omoide





Motorsiklet durduğunda evimin önündeydik. Yeonjun hyungun belindeki kollarım gevşedi, geri çekildim biraz. Yere basmak istiyordum. Motorsikleti her ne kadar normal sürse de yol boyu tek düşündüğüm şey bir an önce inmek olmuştu. Motorsikletlerin kaza yapma olasılığı çok yüksekti. Ya da ben gerçekten korkuyordum.

"Buraya gelmeyeli uzun zaman oldu." Minho kaskını bırakırken evin bahçesine bakıyordu. Evet, uzun zaman geçmişti. Yaklaşık yedi-sekiz ay olmuştu sanırım.

Changbin hyung da motorsikletini kilitleyip yanımıza yürüdü. Sıkıntıyla nefesimi verdim. İçeri girmeliydik. Onun ne halde olduğunu bilmiyordum, merak ediyordum. Peki ya evin hali? Geçen sefer geldiğimde darmadağındı. Toparlamayacağını elbette biliyordum.

Yeonjun hyung önden yürümeye başlayınca arkasından onu devam ettik. Bahçenin sürgülü kapısını itti ve evime ilk adımımı attım. Kapının önünde durunca Minho kolumdan çekip geriye adımlamamı sağladı. Yeonjun hyung zile basarken Changbin hyung da onun yanında bekliyordu. Hemen arkalarında duruyordum, Minho ile. Changbin hyungun ne düşündüğünü merak ediyordum. Hiçbir şey bilmiyordu, sadece bazı sorunların olduğunu anlamış olmalıydı.

Üçüncü kez zile bastı Yeonjun hyung. Minho kolunu uzatıp kapıyı tıklatmak istediğinde Yeonjun hyung ona engel oldu. Muhtemelen bir anda kapı açılırsa ne ile karşılaşacağımızı bilmediğimiz için geride durmasını istiyordu. Bu durum... benim için biraz utanç vericiydi.

"Seslenmeli miyim?" diye sordum. Önümde duran Yeonjun hyung kafasını çevirip bana baktı. "Gerek olduğunu düşünmüyorum."

Ve o sırada nihayet kapı açıldı. Yeonjun hyungun vücudumu kamufle etmesine izin verdim, dudaklarımı kemirirken bekledim. "Siz kimsiniz?" Bu onun sesiydi. "Minho? Sen misin? Oğlum nerede?"

Minho hafifçe beni sağa çekip onu görmemi sağladı. Göz göze geldiğimizde bakışlarımı kaçırma isteği ile dolup taştım. Tam karşısındaydım ama bakışlarım yerdeydi. "Konuşmak için geldim."

"Neden yalnız gelmedin?"

Bizi içeri almadı. Onlarla birlikte gelmemden oldukça rahatsız olmuş görünüyordu. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Ama benden önce yanıt veren Minho olmuştu. "Bay Choi, bizi içeri almayacak mısınız?"

Gözlerindeki öfkeyi gördüm, yemin ederim saniye ile gelip geçen o öfkeyi gördüm. Bu beni korkutmaya yetmişti. Eğer yalnız gelirsem neler olacağını düşündüm bir anda. Geçen sefer yaptığı gibi zarar vermeye çalışabilirdi, bana vurabilirdi. Ama gerçekten konuşmak istiyor olabilir miydi? Belki rahat bir şekilde ikimizin konuşmasını istediği için rahatsız olmuş olabilir miydi?

İçeri girdiğimizde Minho arkamdaydı, elleri hafif bir şekilde belimi tutuyordu. Yeonjun hyung tam önümden ilerlerken gözleri etrafta geziniyordu. Changbin hyung ise sağ tarafımdaydı, babamın benimle olan göz temasını kesiyordu. Üçü de en az benim kadar korkuyordu. Üçü de bana bir zarar gelecek korkusuyla buradaydı, bu beni saatlerce ağlatabilirdi.

homeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin