❀ finneas, till forever falls apart
Su başlığını ayarlayıp suyu açtıktan sonra ılık suyun üzerime doğru dökülmesini bekledim. Başımdan yüzüme akan su ile yüzümü ovalarken dudaklarımdan titrek bir nefes çıktı, önemsemedim. Göğsümdeki ağırlığın yok olmasını diledim. Su tüm vücudumu ıslatıyordu. Üşüyordum, duş alırken hep üşürdüm. Öylece ayakta durup ıslandım bir süre, kolumu bile kaldırmadım. Ama bir süre sonra bu bile yük oldu, ayakta durmakta zorlandım. Sırtımı duşakabine yaslayıp yere oturdum.
Bacaklarımı kendime çekerken şampuanı elime alıp avuç içime sıktım, saçlarımı köpürttüm. Hindistan cevizi ve karamel kokuyordu, bu kokuyu çok sevdim. Sessizdi banyo, sadece su sesi vardı. Duş jeli ile de vücudumu temizlerken gözümün önünden gitmeyen görüntü artık beni rahatsız etmeye başlamıştı; üzerindeki noodle kokusu ve parçaları ile beni sakinleştirmeye çalışan Minho, çalan kapının açılması ile içeri giren hastane personelleri, ağlayan babama sarılan Yeonjun hyung, hiçbir şey anlamadan yaşananları izleyen Changbin hyung, kusmamın etkisiyle kirlenen zemin ile tüm kıyafetim, hıçkırık sesleri, uğultular...
Yumruk yaptığım elim ile başıma vurmaya başladım, "Beni rahat bırak, rahat bırak..." Ağladığımı kendime itiraf edemediğim için öne doğru kayıp suyun altında kafamı kaldırdım ve yüzümün ıslanmasını sağladım. Ama su ılıktı, biraz da soğuk. Gözyaşlarım ise ateş gibi sıcaktı. Ağlamaktan nefret ettim.
Babamı suçladığım için kendime kızıyordum. Onu anlamayı denemeliydim belki de. Bu beni suçlu mu yapıyordu? Benim ne suçum vardı? O beni anlamış mıydı? Tek yaptığı bana zarar vermekken benden ne bekliyordu?
Bu düşüncelerim ile yüzümü buruşturdum. Bencil davranıyordum. Çünkü psikolojisi iyi değildi, yaptığı hiçbir şey bir süre sonra onun kontrolünde olmamıştı.
Yeonjun hyungu düşündüm sonra, bir yabancıyı. Ama o yabancı öz babamı anlayabilen tek kişi olmuştu. Ona sinirlenmemiştim, neden sinirleneyim ki? Ya da kıskançlık mı hissetmeliydim? Aksine... teşekkür etmeliydim. En başında belki kendi gözleri ile duruma tanık olsaydı daha iyi olurdu diye düşündüm. Çünkü çoğu zaman benimle konuşurken de beni anlayabilmişti, önemli bir soru sorduğunda konuşmam için dakikalarca susup beklemişti, aksi bir durumda sorgulamadan yardım etmişti, kaçıp evine her sığındığımda o da Minho gibi beni kabul etmişti.
Buradan çıkmak istemiyordum. Kimsenin beni görmesini istemiyordum, konuşmaya halim yoktu. Kötü bir şey olduğunda her zaman yaptığım gibi kaçmak istedim. Uyumak istiyordum, sadece uyumak, uyumak ve bir daha uyanmamak.
Durulanıp giyinmek istedim çünkü iyice üşümeye başlamıştım. Suyu kapattığımda telefonumun çaldığını duydum, o arıyor olmalıydı. Konuşmak istemiyordum, bu olayı en başından anlatmak zorunda kalacaktım çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
home
Fanfictionçiçeklerimiz kurumuş. senin gittiğinden belli, boynu bükük onların da. sanki benimle beraber senin yasını tutuyorlar. kardeşim de seni özledi. iki haftadır her gün geceleri yavaşça, sesini çıkarmadan yatağıma gelip benimle uyuyor. sen gittiğinden be...