❀ slchld, you won't be there for me
Göz kapaklarımı araladığım vakit, gece olduğunu anladım. Derin bir nefes almış ve ovalamıştım gözlerimi. Evet, saatler önce yemek yedikten sonra uyumuştum Minho'nun yatağında. Ve Minho da tam yanımda uyuyordu, horladığını ona kesinlikle söylemeliydim.
Gece lambasının ışığı ile fark ettim odasının kapısının açık olduğunu. Abisinin kapısı açık odası gözüküyordu tam karşıdan. Daha önce hiç görmemiştim odasını ve merak ettiğimi şimdi fark ediyordum. Yine de bakmamayı tercih ettim. Saatin kaç olduğuna bakabilmek için telefonumu nereye koyduğumu hatırlamaya çalıştım ama muhtemelen salonda, koltuğun üzerinde unutmuştum. Acaba aramış mıydı?
Ses çıkarmamaya özen göstererek kalktım yatağın üzerinden. Minho'nun üzerini düzgünce örttükten sonra duvardaki saate bakarak çoktan on bire geldiğini fark ettim. Aramış olmalıydı, kesinlikle aramıştı.
Minho'nun abisinin odasına baktım çıkarken. Kimse yoktu odada ve karanlıktı biraz. Acaba hala dışarıda mıydı? Gelmemiş olabilir miydi ki?
Merdivenlerden inip salona doğru yürüdüm. Uykumu çok iyi almıştım, iyi hissediyordum. Babamın beni aradığını düşünmüyordum ama hala eve dönmediğim için merak etmesi gerekirdi, değil mi? Gerçi evden çıkarken bir daha dönmeyeceğimi söylemiştim bağırarak. Beni ciddiye alıp almadığı muammaydı.
Salondaydı, Yeonjun hyung. İzlediği filmin ışığı vardı sadece etrafta. Sırtını görebiliyordum. Üzerini değiştirmişti. Evine çoktan gelmiş olmalıydı. Üzerinde gri eşofman ve siyah tişörtü vardı. Kafamı kaldırıp izlediği filme baktım ve hafif bir şaşkınlık ile baktım ekrana.
Your Name Engraved Herein'i izliyordu. İzlediğim en iyi filmdi, kesinlikle en iyisiydi. Şaşırmamın sebebi ise... bilmiyorum, Yeonjun hyung eşcinsel miydi? Olmayabilirdi de, illa izlemesi için eşcinsel olması gerekmiyordu. Ama şaşırmıştım işte.
Oyalanmadan adımlarımı sürdürüp ne diyeceğimi kestiremeden çekinerek yürüdüm. Adım seslerim ile bana döndü bakışları ve ilk yaptığı televizyonu elindeki kumandadan kapatmak oldu. Bunu o kadar hızlı bir şekilde yapmıştı ki, sanki yanlış bir şey yaparken suç üstü yakalanmış gibi. Acaba görür de kötü düşünürüm diye mi düşünmüştü? Ona tam aksi olduğunu söylemek istedim ama vazgeçtim.
"Telefonumu burada unutmuşum da, onu almaya geldim. Hemen alıp gideceğim. Rahatsız ettiğim için özür dilerim."
Kafasını iki yana sallayarak üzerimi inceledi yavaşça. Üzerimdekiler onun kıyafetleriydi. Karşısında duruyordum. Telefonumu arıyordum ama bakışları ile duraksadım. Elim tişörtün ucuna uzandı yavaşça ve tuttum. "Kıyafetlerini giymem seni rahatsız mı etti? Özür dilerim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
home
Fanfictionçiçeklerimiz kurumuş. senin gittiğinden belli, boynu bükük onların da. sanki benimle beraber senin yasını tutuyorlar. kardeşim de seni özledi. iki haftadır her gün geceleri yavaşça, sesini çıkarmadan yatağıma gelip benimle uyuyor. sen gittiğinden be...