❀ on beşinci bölüm

551 95 26
                                    

❀ tate mcrae, you broke me first

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

tate mcrae, you broke me first




Minho beni uyandırdığında saat on bir civarıydı. Beni uyandırmayı bir kaç kez denediğini ama uyanmadığımı söylemişti. Muhtemelen gece geç uyuduğum içindi. Uyandığımda Minho aşağı inip beni bekleyeceğini söylemişti. Banyoya doğru yürüdüm yataktan inerken. Hava bulutluydu. Sonbahar bitmek bilmiyordu. Ne zaman kar yağacaktı?

Elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Hızlı hareket ediyordum. Burası benim evim değildi, bu kadar geç kalkmamalıydım. Nasıl dikkat etmezdim buna? Kendime kızıyordum, son zamanlarda hareketlerim oldukça yanlıştı.

Banyodan çıktıktan sonra Minho'nun kıyafetlerimi katlayıp düzgünce yerleştirdiği dolabına doğru ilerledim. Elime gelen ilk kıyafeti, beyaz boğazlı kazağımı kafama geçirdim direkt. Gece üşümüş olmalıydım, şuan da üşüyordum çünkü halbuki hava normaldi. Hasta olmak istemiyordum. Yarın sınav haftasına giriyorduk.

Pantolonuma kemer takmadım, Minho taktığımı fark ederse zaten çıkartacaktı çünkü. Saçlarımı düzeltirken çıktım Minho'nun odasından. Merdivenlerden inene kadar kafamı yerden kaldırmadım. Burası onun eviydi, onu tabii ki görecektim ama yine de bu kez odasına bakmadan indim merdivenlerden.

Oradaydı, sırtını görebiliyordum. Minho beni görünce oturduğu kanepeden kalkıp yanıma doğru yürüdü. Merdivenlerden indiğimde "Gel," dedi elini uzatırken. "Kahvaltı yapmak için seni beklemiştim. Ben bayılmadan önce bir şeyler yemeliyiz."

Minho'nun cümlesi ile Yeonjun hyung kafasını çevirip bana baktı. Göz ucuyla görebiliyordum bunu ama bakmadım ona. "Neden beni bekledin?" diye sordum Minho'ya bakarken. Elimi tutmasına izin verdim ve kahvaltı masasına doğru ilerledik. "Sorun değil, seninle yemek istedim."

Karşı karşıya oturduk, Yeonjun hyungun karşısında oturmak iyi bir fikir değildi. Ama kalkmadım. Göz teması kurmadığım sürece sorun yoktu. Ona neden bakamadığımı bilmiyordum. Sadece doğru olan onun gözlerine bakmamaktı, öyle hissediyordum. Bu sabah hiç olmadığım kadar ruhsuz hissediyordum.

Çubukları elime alırken kahvaltımı yapmaya başladım. "Film nasıl bitti?" diye sordu Minho. Kafamı kaldırıp ona baktım. "Sen uyuduktan sonra filmi kapatmıştık."

Kafasını salladı. Filmi tekrar izlemek istediğini söylüyordu, sonunu merak etmişti. Changbin hyung burada değildi, gitmiş olmalıydı. Sorma gereği duymadım, gittiği belliydi çünkü. Minho bir şeylerden bahsediyordu. Onu dinliyordum ama kafamı tabağımdan kaldırmıyordum. Yeonjun hyungun gözleri üzerimde değildi, neden olsundu ki? Ben ona bakmak istemediğim için kaldırmıyordum kafamı.

Çubukları bıraktığımda kahvaltımı bitirmiştim. Minho çayını yudumluyordu. Kahvaltıdan sonra sınava çalışmaya devam edecektik. Akşama kadar çalışabilirdim. Minho belki bir kaç saat sonra bırakırdı çalışmayı, öyle yapacağını düşünüyordum. Daha önce de dediğim gibi, bildiği bir dersti çünkü. Belki bana anlatmasını istemeliydim.

homeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin