❀ on altıncı bölüm

599 101 76
                                    

❀ joonil jung, hug me

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

joonil jung, hug me






Bir kaç saat uyumuştum. Minho ile konuştuktan sonra yorgun bedenim daha fazla ayakta duramamıştı. Akşam olmuştu bile, her ne kadar uyanalı yarım saat olmuş olsa da aşağı inmemiştim. Uyandıktan sonra da Minho'nun odasından çıkmayıp sınavıma çalışmaya devam etmiştim, hala da ediyordum.

Minho ve Yeonjun hyung aşağıdaydı. Salonda oturuyor olmalıydılar. Ama Bae noona gitmiş miydi bilmiyordum. Kapı açık olmasına rağmen sesleri gelmiyordu. Muhtemelen gitmişti, yani tahminimce.

Cevapları kontrol ettikten sonra kalemi elimden bıraktım. Masadan kalkıp yatağın üzerindeki telefonumu elime aldığımda babamın tedavi gördüğü hastanenin bana mesaj attığını gördüm. Duraksamıştım. Hala ayaktayken tereddütle mesaj kutusuna girdim. Ne yazmışlardı? Durumu kötü olursa Minho bana haber vereceğini söylemişti. Babamın bana yaptıklarını, yaşananları tedavi için öğrenmişlerdi ve neden ısrarla benim üzerime geliyorlardı? Tetikliyordu bu durum beni.

Mesaj beni şaşırtmamıştı ama beklediğim bir mesaj da değildi. Babamın beni görmek istediğini yazmışlardı. Devamında ise, henüz değil ama bir kaç gün sonra gelip onu görebileceğim yazıyordu. Ben... ben istiyor muydum? Gerçekten tedaviye yeni başlamıştı ama hemen beni mi görmek istiyordu? Gitmek istemiyordum.

Yatağın önüne çöktüm, öylece mesaja bakmaya devam ettim. Minho'ya bundan bahsetmeyecektim. Sınav haftası geçip gidene kadar sorunsuz bir hafta olmasını istiyordum. Halimin Minho'yu etkilediğini görmek kötü hissettiriyordu. Minho bir kaç haftadır dışarı bile çıkamıyordu. Her seferinde çıkıp bir şeyler yapmak istediğinde bir sorun yaratıyordum. Okuldan eve, evden okula rutinime ayak uydurmak zorunda kalıyordu.

Sesli bir şekilde ofladım. Saatler önce Minho ile konuştuğumuz konu hakkında bana bir çok şey söylemişti. İlk olarak... bunun yanlış bir şey olmadığını söylemişti. Bu derken kast ettiği şey aşık olmak değildi, bahsettiğimiz kişinin abisi olmasıydı.

Bana itiraf etmem gerektiğini söylemişti ama asla bunu yapmayacaktım. Gidip Yeonjun hyunga içimde biriken tüm duyguları anlatmam gerektiğini söylediğinde susmuştum ama bunu yapmayacağımı biliyordum. Aşık olmak, birini sevmek ya da hoşlanmak yanlış bir şeydi. Birini arkadaştan öte sevip yeni bir acı, sorun yaratmaya ne gerek vardı? Kendi içimde duygularımla savaşabilirdim. Bunu Yeonjun hyungun bilmesine gerek yoktu. Bilse ne değişirdi sonuçta? Sadece, itiraf ettiğim için daha fazla rahatsız olacaktım.

Bacaklarımı kırıp kendime doğru çektim, sırtımı yatağa yasladım yerde oturmaya devam ederken. Kollarımı bacaklarıma sarmıştım. Ben öylece yeri izlemeye devam ederken kapının tıklatıldığını duydum. Kafamı kaldırıp açık olan Minho'nun odasının kapısına bakınca asla düşünmekten vazgeçmediğim kişiyi gördüm.

"Girebilir miyim?"

Beş saniye kadar bir süre öylece Yeonjun hyungun suratına baktım. Ve gerçekten içeri girmiyordu. Yanıt vermemi bekliyordu. Hayır desem gidecekti, evet desem yanıma gelecekti. "Girebilirsin."

homeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin