❀ tom odell, another love
Yanımda uykuya dalan çocuğa baktım, Minho'ya baktım bir süre sadece. Gözlerinin önüne düşen saçlarını elimle hafifçe iterken uyanmaması için dikkat ettim. Zaten zor uyumuştu, uyanırsa tüm gece ayakta kalacağını biliyordum. Benim uyumamı beklemişti. Ben uyuyunca o da uyurdu genelde kötü geçen günün sonunda, özellikle ben uyumadan uyumazdı ama bu gece... ilk kez uyuyormuş gibi yaptım. Beni bekleyecek olursa eğer, hiç uyuyamazdı çünkü.
Yavaşça başımı yastıktan kaldırdım. Kapısı açık olan odanın içindeki tek ışık, masa lambasının beyaz ışığıydı. Hiç ağlamamış olmam çok tuhaftı. Neden ağlamamıştım? Uyuyamamak artık normalleşmişti benim için ama neden ağlamamıştım?
Gri pijamalarımla birlikte boy aynasındaki halimi inceledim. Yatağın üzerinden inmiştim az önce. Öylece ayakta dikilip kendime baktım aynadan. Ne düşünüyordum? Ne hissediyordum? Üstümde çok değişik bir sakinlik vardı, kafamın içi deliriyordu ama ben sakin duruyordum. Hiçbir şeyin yolunda gitmeyişini mi kabullendim yoksa kusursuz bir sinir krizi öncesi sessizliği mi ayırt edemiyordum... yorgundum, çok yorgun.
Parkede çıkan adım seslerim hafifti. Mutsuzluğumu, negatif enerjimi Minho'nun odasından çıkarıyordum kendimle beraber. Kulaklarım uğulduyordu. Çıktığım odanın kapısını arkamdan kapatırken, karşımda açık bir şekilde duran bir diğer odaya baktım. Peki odanın sahibi neredeydi? Karanlıktı, çok fazla bir şey göremiyordum. Sanırım biraz ilerlemeliydim. Hem... çekinmemeliydim. Kötü hissettiğimde onun yanına gitmemi isteyen o değil miydi? O gün, bugündü işte.
Ne olduğunu anlamlandıramadığım bir ilişkimiz vardı onunla. Ve ben şuan, sadece ona ihtiyacım olduğunu hissediyordum. Benimle konuşsa onu dinleyebilirdim, bana sarılsa karşılık verebilirdim. Tek isteğim şuan onun yanında olmaktı, uyumamış olmasını diledim.
Kapısı açık odanın içinden gelen çok hafif bir ışık vardı, gözlerim karanlık odayı inceledi bir süre. Işık nereden geliyordu? Yatağın üzerindeki telefondan geldiğini fark ettiğimde, gözlerim bu kez onu aradı.
Sonra ise onu gördüm, oradaydı işte. Geniş yatağının önünde yere oturmuştu, yüzünü göremiyordum. Neden yerde oturuyordu? Hava soğuktu, hasta olabilirdi. Sürekli beni düşünen bu güzel çocuk asıl önce kendini düşünmeliydi.
Ona doğru adımladım. Karanlık odanın içine girdiğimde, kapıyı tıklatmadım bu kez. İçeri girip arkamdan kapıyı kapattım. Odasına sayılı defa girmiştim ve hepsinde çekinmiştim. Bu sefer kendi isteğimle, gerçekten isteyerek ona doğru yürüyordum. Ve fark ettim ki, heyecanım önceki kadar yoğun değildi. Başlarda ona karşı hissettiğim basit hoşlantıdan dolayı en ufak şeye heyecanlanan kalbim, artık daha sakindi. Ona alıştığımı hissediyordum çünkü. O, yavaş yavaş hayatımın bir parçası oluyordu çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
home
Fanfictionçiçeklerimiz kurumuş. senin gittiğinden belli, boynu bükük onların da. sanki benimle beraber senin yasını tutuyorlar. kardeşim de seni özledi. iki haftadır her gün geceleri yavaşça, sesini çıkarmadan yatağıma gelip benimle uyuyor. sen gittiğinden be...