❀ zeynep casalini, duvar
Hafta sonuna girdiğimiz bir gündü, koskoca sınav haftasını bitirmiş olmak oldukça rahatlatıcıydı. Ama dediğim gibi, rahatlatıcı olan tek şey sınavlardan kurtulmuş olmaktı. Kaçtı saat? Sabah dokuz civarıydı sanırım. Bugün için Minho ile bir plan kurmuştuk. Dışarı çıkacaktık. Babamı ziyaret etmek için hastaneye gidecektik. Ben istemiştim bunu dün akşam ve o da benimle birlikte gelmeyi kabul etmişti.
Bu bir haftayı çok sessiz bir şekilde bitirmiştik. Sessizlikten kast ettiğim... Yeonjun hyung ile aramda geçen nadir diyaloglardı. Birlikte yaşadığımız on üç güzel anlara benzeyen hiçbir şey olmaması beni üzüyordu. Birlikte yüz tane güzel an yaşayamaz mıydık? Belki iki yüz? Üç yüz? Neden bir anda uzak davranmaya başlamıştı bana?
Onu çok mu sıkmıştım? Bana daha önce böyle bir şeyin olmadığını söylemişti. Ona açıkça sorduğum olmuştu çünkü. Üzülmemem için aksini söylemiş olabilir miydi? Bunu sanmasam da, şuan aksi şekilde davrandığı için emin olamıyordum.
"Soobin, otursana."
Kafamı salladım Minho'ya bakıp. Kahvaltı masasına oturmuştuk. Sınavları da bitirdiğimize göre dönem sonuna kadar gitmeyecektim okula. Derslere de girmeme gerek yoktu, üzerinde durulmuyordu çünkü. Devamsızlık sorunum olmamasının sebebi gerçekten aksatmadan her gün okula gelmemi sağlayan anne ve babamdı. Onlardan, evimden kaçmak için okula sığındığım günler olmuştu çünkü.
Yeonjun hyung karşımdaydı bu kez. Önceki seferlerde masada hep yan yana oturmuştuk. Onun karşımda olması beni heyecanlandırıyordu, geriyordu. Su bardağından bir kaç yudum içince masanın üzerine bıraktım.
"Sınavlarımız bittiğine göre artık derslere girmeyeceğiz abi. Ben devamsızlık yüzünden bir kaç hafta gideceğim mecbur." Minho kafasını abisinden çekip bana çevirdi, gülümsedi. "Bugün ise Soobin'in babasını görmeye gideceğiz."
Minho'nun son cümlesi ile Yeonjun hyungun kaşları çatılırken bakışları bana kaydı fakat bu kısa sürdü. Tekrar Minho'ya döndüğünde sordu. "Bunu şimdi mi söylüyorsun, Minho? Daha önce söylemeliydin."
Minho bana döndü, o da benim gibi şaşırmıştı. Yeonjun hyung gelmek istediği için böyle tepki vermiş gibi görünüyordu. Yani, bu gelemeyeceğini gösteriyordu. Bir planı vardı muhtemelen. Minho omuzlarını kaldırıp indirdi. "Soobin ile ikimiz gidebiliriz diye düşünmüştük. Ama gelmek istiyorsan gelebilirsin, neden kızıyorsun?"
Yan yana oturan abi ve kardeşe bakıyordum sadece. Birbirlerine benziyorlardı. Çoğu konuda hem de.
"Bir planım vardı," dedi Yeonjun hyung tahmin ettiğim gibi. "Ama sorun değil, iptal edebilirim."
"Gerek yok, hyung. Biz gidebiliriz. Benim için planını bozmanı istemiyorum."
Yeonjun hyung gözlerini Minho'dan çekip bana çevirdiğinde onun gözleri ile göz göze gelmeyi ne kadar özlediğimi fark ettim. Bir hafta boyunca benimle sadece gerektiğinde konuştuğu için yan yana oturup sohbet etmemiştik hiç, başımı okşamamıştı, güzel yüzünü çok az görebilmiştim. Aynı evde olduğun çocuğu özlemek de mümkün bir şeydi görünüşe göre, garip geliyordu gerçekten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
home
Fanfictionçiçeklerimiz kurumuş. senin gittiğinden belli, boynu bükük onların da. sanki benimle beraber senin yasını tutuyorlar. kardeşim de seni özledi. iki haftadır her gün geceleri yavaşça, sesini çıkarmadan yatağıma gelip benimle uyuyor. sen gittiğinden be...