❀ otuz ikinci bölüm

371 77 27
                                    

❀ rei 6, ah canım sevgilim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

rei 6, ah canım sevgilim





Uyumuyordum. Hayır sadece gözlerim kapalıydı. Tek istediğim dinlenmekti. Bu yüzden uzandığım yatağın ucuna oturup hiçbir şey yapmadan duran Yeonjun'un uyanmamı beklediğini bilmeme rağmen bir süredir gözlerim kapalı duruyordum.

Gözlerimi açtığımda duyacaklarım korkutuyordu beni. Hastanede olduğumu biliyordum. Çünkü bu yatak yabancıydı. İnce örtü rahatsız edici, yastık sertti. Yeonjun'un derin bir nefes alıp verdiğini işittim. Uyanmamı bekliyordu. Ne kadar süre geçtiğini bilmediğim için endişesini hissediyordum. Ama ben kendimi büyük bir boşlukta hissediyordum.

Hatırlamaya çalışıyordum. En son ne olduğunu, burada olma sebebimi düşündüm. En son evimizde babamla konuşuyordum. Sonra Yeonjun gelmişti. Bana doğru koştuğunu, başımı kolları arasına alıp yüzümü göğsünde gizlediğini hatırlıyordum en son. Sonra bayılmış mıydım? Neden bayıldığımı anlayamıyordum bir türlü.

Kötü bir şey olmamıştı ki? Babamla konuşuyorduk ve Yeonjun gelmişti. Babam neredeydi? Hastaneden kaçtığı için onu geri oraya götürdüklerini düşünüyordum. Orada ona iyi bakıyorlardı, kaçmasına gerek yoktu.

Bir sorun yoktu işte. Muhtemelen çok yürüdüğüm için zayıf düşüp bayılmış olabilirdim. Bu doğaldı. Ama sol göğsüm sızlıyordu. Midem bulanıyor, garip hissediyordum. Neden geçmiyordu bu his? Neyin nesiydi bu?

Yeonjun'un yavaşça yataktan kalktığını fark ettim. "Neredesin?" Telefonla konuşuyor olmalıydı. "Acele et, Minho." Minho'yla konuşuyordu. Kısa kesip kapatmıştı telefonu anladığım kadarıyla. Başka bir şey söylememişti çünkü. Minho neredeydi? Buraya mı geliyordu? Onu görmeyi çok istiyordum. Ona ihtiyacım vardı.

Adım sesleri ve kapı sesinden sonra Yeonjun çıktı odadan. Araladığım gözlerimle etrafa baktım ağır hareketlerle. Hastane odasındaydım. Karşımdaki koltukta bir kaç paket yemek, Yeonjun'un ceketi ve telefonu duruyordu. Sakindi. Kimse bağırmıyordu, koşturan insanlar yoktu. Peki neden dinlenemiyordum? Daha fazla boğulmam değil uyumam gerekliydi.

Elimi kaldırıp kalbime vurdum bir kaç kez sertçe. Gözlerim yorgunluktan ağrıyordu. Bu his çok garipti. Bulunduğum durum, ortam alışılmışın dışındaydı. Ve ben rahatsız hissediyordum. Hâlbuki aklım da bomboştu. Öyleyse sorun neydi?

Kapının açıldığını işittiğimde gözlerimi yumdum. Bu his geçmeliydi. Çünkü kimseyle konuşmak istemiyordum, bana soru sormalarını istemiyordum. Bana baktıklarında gözlerinde gördüğüm soru işaretleri başımı ağrıtıyordu. Yalnız kalmak istiyordum sadece. Fakat bunu onlara söylemek bile zor geliyordu şuan.

Saçlarımda eller hissettim. Yeonjun'un elleriydi. Okşuyordu saçlarımı. Ama buna ihtiyacım yoktu. İstemiyordum saçlarıma dokunmasını. Benimle temas etmesine gerek yoktu. Neden gitmiyordu? Beni yalnız bırakıp gitmesini ona söylemeliydim. Neden vaktini benimle uğraşıp çöp ediyordu?

homeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin