❀ sasha alex, dancing with your ghost
Gözlerimi araladım yavaşça. Sabah olmuştu. Odanın içini aydınlatan güneş gözüme vuruyordu. Sabah güneşi tam bu saatlerde parlıyor ve bir kaç saate yok oluyordu. Her sabah gözüme vuran güneş ile uyanmaktan sıkılmıştım artık. Sesli bir şekilde ofladım. Doğrulurken üzerimdeki örtüyü ittim kenara. Gözlerimi ovalamaya başlamıştım, güneş rahatsız etmişti çok fazla. Saatin kaç olduğundan haberim yoktu ama Minho'nun çoktan okula gittiğini tahmin edebiliyordum.
Yeonjun'un yeri yani yanım boştu, odasında değildi. Benden önce uyanmış olmalıydı. Banyodan herhangi bir ses gelmiyordu, muhtemelen aşağıdaydı. Savsak adımlarla yataktan çıktığımda ilk olarak banyoya adımladım. Ellerimi yıkadıktan sonra yüzümü Yeonjun'un yüz jellerinden biri ile yıkarken aklıma dün gece uyumadan önce düşündüğüm şey geliyordu. Gülümsedim aynadaki saçlarıma bakarken. Bana sarı saç çok yakışırdı.
Dişlerimi de fırçaladıktan sonra üzerimi de değiştirmek için Minho'nun odasına girdim. Diş fırçam buradaydı ama kıyafetlerimi getirmemiştim.
İyi hissediyordum. İçimde bir heyecan vardı. Yeonjun'a söylememiştim henüz saçlarımı boyamak istediğimi. Aslında ona sürpriz yapmak istesem de habersiz bir şekilde gidersem endişelenebilirdi. Bu yüzden birlikte gidebilirdik.
Gündüz hep benimleydi, akşam da öyle. Dersleri ya da başka bir işi varsa eğer zaten bana söylediği için sormuyordum ona. Ama benim yüzümden bir çok işini ertelediğini tahmin edebiliyordum.
Üzerimdeki pijamaları gri pantolon ve beyaz sweatshirt ile değiştirdikten sonra saçlarımı da düzelttim. Kahvaltı yaparken ona söyleyebilirdim. Şuan saçlarım kahverengiydi ve başka bir renk gelmemişti aklıma. Düşününce, sarının yakışacağını fark etmiştim. Ama Yeonjun'un da fikrini merak ediyordum.
Merdivenlerden inerken telefonumu cebime koydum. Haftada bir kez şarja takıyordum telefonumu ve şuan şarjı azalmıştı, sonra takacaktım. Gerçekten telefonuma ayırdığım vakit gün içerisinde on saniye bile değildi, bazen elime bile almıyordum. Yani artık.
Mutfakta kahvaltı hazırlayan Yeonjun'un yanına yürüdüm sessiz adımlarımla. Birlikte aynı evde yaşayan çiftler gibii görünüyorduk şuan. Bunu yapma isteğime engel olamamıştım. Elindeki bıçak ile işinin bittiğini görünce hala beni fark etmeyen sevgilime doğru yaklaşıp beline kollarımı doladım. "Günaydın, ben uyandım."
Yanağımı sırtına yaslamıştım. Bir kaç saniye duraksadığında geri çekilip bana dönmesini bekledim. Ellerini siliyordu mutfak havlusu ile. Önüne dönen bedeni üstten bana bakmaya başladığında vücudumu kolları arasına alıp yüzüme doğru eğildi, alnımı öptü. "Günaydın, çiçeğim. İyi uyudun mu?"
Kafamı salladım. Arkamda birleştirdiği elleriyle beni sırtımdan itip biraz daha kendine yaklaştırınca ellerim omuzlarına tutundu. Hafifçe yutkundum. Yoksa beni öpecek miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
home
Fanfictionçiçeklerimiz kurumuş. senin gittiğinden belli, boynu bükük onların da. sanki benimle beraber senin yasını tutuyorlar. kardeşim de seni özledi. iki haftadır her gün geceleri yavaşça, sesini çıkarmadan yatağıma gelip benimle uyuyor. sen gittiğinden be...