❀ selena gomez, lose you to love me
Telefon kapandığından beri öylece duvara yaslanmış bir şekilde ayakta bekliyordum. Bir sebebi yoktu, karşımdaki boş duvarı izliyordum sadece. Aşağı inmeliydim değil mi? Beni aramayacaktı, en azından bu gece aramayacağına emindim. Hiç aramama ihtimali yoktu, buna dair bir şey dememişti sonuçta.
Telefonumu çıkardım, internete girdim. O sırada da Minho'nun odasından çıkmak için kapıyı açmıştım. İnternete yazdığım şeyin ne olduğunu ben bile anlamamıştım. İnternette sevginin yedi türünden bahsediyordu. Sadece telefonda konuştuğumuz, hiç görmediğimiz biri ile kurduğumuz iletişimin ismi yazmıyordu. Sanal yazıyordu, sanaldan biri ile konuşmak.
Mesajlaşmıyorduk ama iletişimimiz telefondan aramalardı sadece, bu yüzden sanal diyebilir miydik? Sanaldan konuştuğumuz birinden hoşlanabilir miyiz? Güvenebilir miyiz? Kaşlarımı çattım. Saçmalıktı. Yüzünü bile görmediğimiz birinden nasıl hoşlanabilirdik? Bu mümkün müydü? Güvenmek bile doğru değilken hoşlanan var mıydı gerçekten?
Ben ona güvenmiştim, bu çok kolay olmuştu çünkü beni en kötü zamanlarımda arayıp benimle konuşmuştu. Beni dinlemişti, bana yardımcı olmuştu. Uzun zaman sonra bunun doğru olmadığını fark ediyordum. Karşıma hiçbir zaman çıkmayacaksa bu arkadaşlık devam edemezdi ki? Ne zamana kadar sadece telefondan iletişim kuracaktık? Üstelik ben onu arayamıyordum bile.
İnternetteki yorumları okumaya başladım. Merdivenlerden iniyordum o sırada. Televizyonun sesi ve ışığı geliyordu. Kafamı kaldırıp onlara baktığımda filmi izlemeye devam ettiklerini gördüm. Ama Yeonjun hyung orada değildi. Devam edip Minho'nun yanına oturacakken durup koluna dayadığı yüzüne baktım. Minho uyuyordu. Hala ayakta durduğumu fark eden Changbin hyung da ayağa kalktı.
"Uyumuş," dedi yanıma geldiğinde. "Onu odasına götürsem daha iyi olur."
Kafamı salladım. Bir kaç adım geri çekildiğimde Changbin hyung Minho'yu kucağına alarak koltuktan kaldırdı. Merdivenlere doğru yürüdü. Minho muhtemelen yarın sabah filmi izlerken uyuyakaldığını öğrenince tekrar izlemek isteyecekti.
Telefonumun ekranına çevirdim kafamı. Bahçeye doğru yürüyordum. Sanal ilişkiler ile ilgili bir çok yorum yapılmıştı. Bunu kimse doğru bulmuyordu ama buna yaşayarak karar veriyorlardı. "Çok saçma..." diye mırıldandım. "Çok fazla saçma."
Bahçeye çıktığım ilk bir iki adımdan sonra durmuştum, telefondaki yorumlara dalmıştım. Kafamı kaldırıp yürümeye devam edeceğim sırada ileride oturan Yeonjun hyungu gördüm. Yeşil çimlerin üzerine oturmuştu, sırtını görebiliyordum. Yanına gitmek istiyordum ama emin değildim. O da filmi izlemeyip bahçeye çıkmıştı. Yanına gitsem rahatsız olur muydu?
Az önce Minho'nun odasındayken üzerime kahverengi bir sweat giymiştim, kapüşonunu kafama geçirdikten sonra Yeonjun hyunga doğru yürümeye başladım. Telefonumu sweatshirtin cebine koymuştum. Sweatin uzun kollarını çektikten sonra kendimi tam anlamıyla rahat hissettim. Bol giyinmeyi seviyordum, kafamda şapka ya da kapüşon olmasını da seviyordum. Kolları uzun kıyafetleri parmaklarıma kadar çekmek alışkanlık haline gelmişti benim için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
home
Fanfictionçiçeklerimiz kurumuş. senin gittiğinden belli, boynu bükük onların da. sanki benimle beraber senin yasını tutuyorlar. kardeşim de seni özledi. iki haftadır her gün geceleri yavaşça, sesini çıkarmadan yatağıma gelip benimle uyuyor. sen gittiğinden be...